25 Nisan 2024, Perşembe
Yeni Yazılar

Sigortacının Onay Alma Zorunluluğu

Mal üzerinde sınırlı ayni hak bulunmasına ve bu durum kendisine bildirilmesine rağmen, hak sahibinin (dain/mürtehin) onayını almadan sigortalıya ödemede bulunan sigortacı, ayni hak sahibine karşı sorumlu olur7. Bu durumda, sigortacı, ancak sınırlı ayni hak sahipleri ödemeye sonradan yazılı onay verdikleri takdirde, bunlara karşı sorumluluktan kurtulur.

Sigortacının Bildirim Zorunluluğu: TTK.m. 1456/4 uyarınca, sigortacı, sigorta ettirenin prim ödeme borcunda

Arkan, S.; İpotekli Gayrimenkulün Sigortalanması Hâlinde Alacaklının Hukuki Durumu, Batider, C.XIV (1988), S.3, s.63 vd.

temerrüde düştüğünü ve prim farkı istemi dolayısıyla sigorta ettirene ihtarda bulunduğunu, ayni hakkını kendisine bildirmiş olan ve kendisi tarafından bilinen ayni hak sahiplerine de bildirmek zorundadır.

Sigorta ettiren veya sigortacı tarafından sözleşme feshedildiğinde veya sözleşmeden cayıldığında; sigortacı, fesih veya cayma bildirimi kendisi tarafından yapılmışsa, söz konusu bildirim tarihinden, diğer hâllerde sözleşmenin sona ermesinden itibaren, onbeş gün içinde, durumu sınırlı ayni hak sahiplerine bildirir. Sigorta sözleşmesi, ayni hak sahipleri yönünden sözleşmenin sona ermesinden itibaren onbeş gün süre ile geçerli olur. Durumu öğrenen ayni hak sahibi, bu onbeş gün içinde sözleşmeye devam edeceğini sigortacıya bildirmediği takdirde, sigorta sözleşmesi, ayni hak sahibi için de geçersiz hâle gelir. Ayni hak sahibi sözleşmeye devam etmek isterse, sigortacı haklı bir neden olmadığı sürece bu istemi reddedemez (TTK.m. 1456/5).

TTK.m. 1456/6’ya göre, sigortacı, istem üzerine, sınırlı ayni hak sahibi olduğunu bildiren kişiye sigorta koruması ile sigorta bedelinin miktarı hakkında da bilgi vermek zorundadır.

cc) Haciz Yaptıranların Sigortadan Yararlanması

Sigortalı mal haczedilirse, TTK.m.1457 gereğince, sigortacı, zamanında bilgilendirilmek şartıyla, sigorta tazminatım icra müdürlüğüne ödeyerek borcundan kurtulur. Bu noktada, haciz konusu malın sigortalı olduğunun icra memurluğu, hacizli olduğunun da sigortacı tarafından bilinmemesi yüzünden çeşitli sorunlarla karşılaşılabilir. Kanun bu sebeple, bir malın haczinde, icra memuruna sigorta durumunu borçluya sormasını ve sigorta durumunu tespit edince haczin sigortacıya bildirilmesini şart koşmuştur. Buna göre, icra memuru, borçludan söz konusu malların sigortalı olup olmadığını, sigortalı ise, hangi sigortacı tarafından sigorta edildiğini sorar; haczedilen malın sigortalı olduğunu

 

Öğrendikten sonra, sigorta tazminatının diğer bir bildirime kadar ancak icra müdürlüğüne ödenilmesiyle borçtan kurtulacağını sigortacıya ihtar eder.

2. Tazminat İlkesi

a) Genel Esaslar

Mal sigortalarında sigortanın amacı, zarara uğrayan sigortalının bu zararının tazminat yoluyla giderilmesidir. Sigorta konusu rizikonun gerçekleşmesi sonucunda sigortacı bu kişinin sadece zararını karşılamak, sigortalıya ilâve bir ödeme yapmamalıdır (zenginleşme yasağı) (TTK.m. 1459). Bu nedenle, kanunda, mal sigortaları açısından sigorta bedelinin sigorta değerini aşamayacağı kuralı öngörülmüştür (TTK.m. 1461/1). Bu kurala göre riziko gerçekleştiğinde sigortacının ödemek zorunda olduğu azamî tutar, sigorta konusu malın değeri kadar olmalıdır. Bu tutar, tarafların anlaşmasıyla tespit edilir. Kuralın bir sonucu olarak sigorta tazminatı, sigortalının uğradığı zarardan fazla olamaz; ancak eksik olabilir. Örneğin, bazı zararlar sigorta kapsamı dışında tutulmuşsa sigorta tazminatı sigortalının zararından az olabilir veya müşterek sigorta yapılarak zararın belli bir kısmının sigortalı veya başka sigortacı üzerinde kalması kararlaştınlabilir.

Sigorta edilen malın değeri poliçede gösterilir. Sigortacının sorumluluğu sigorta bedeli ile sınırlıdır. Sigorta bedeli, rizikonun gerçekleştiği andaki sigortalı menfaatin değerini aşsa bile, sigortacı uğranılan zarardan fazlasını ödemez (TTK.m. 1461/1) Bu kuralın tek istisnası yeni değer sigortalarında görülür. Buna göre, hasar hâlinde sigorta konusu malın yenisinin değerinin ödeneceğini öngören sözleşmeler geçerli olup, bu durumda sigortacı hasara uğrayan malın bedelini değil, yenisini almak için gerekli olan tutan tazminat olarak ödemek zorundadır (TTK.m. 1461/2) Sigorta değerinin gösterilenden az olduğunu iddia eden sigortacı, bu durumu ispat etmekle yükümlüdür.

b) Hükümleri

Kural olarak bir malın sigorta bedeli ile sigorta değerinin birbirine eşit olması gerekir. Ancak bazı hâllerde çeşitli sebeplerle bu kuralın dışına çıkılabilir. Sigorta bedelinin sigorta değerinin altında veya üstünde olması hâlinde, eksik sigorta veya aşkın sigorta söz konusu olur. Bunun gibi aynı süre ve aynı rizikolar için birden çok sigorta sözleşmesi yapılmışsa müşterek sigorta, kısmî sigorta ve çifte sigorta ile karşılaşılır. Yukarıda açıklanan kuralın ihlali sonucunu doğuran bu hâllere uygulanacak hükümleri incelemekte yarar vardır.

aa) Eksik Sigorta

Sigorta konusu menfaatin değeri, gerçek değerinden daha az gösterilmişse eksik sigorta söz konusu olur. Bu durum, çoğu kez sigorta ettirenin az prim ödemek düşüncesinden kaynaklanır. Daha önce de ifade ettiğimiz üzere, sigorta primleri, sözleşme konusu menfaatin değerine göre hesaplanır. Sigorta ettiren bu değeri düşük göstermek suretiyle eksik sigorta yaptmr ve daha az prim öder, ancak eksik sigortanın sonuçlarına da katlanır. Şöyle ki, sigorta konusu menfaat, tam hasara uğrarsa sigortalıya gerçek zarar miktarı yerine poliçede yazılı sigorta bedeli ödenir. Hasarın kısmen gerçekleştiği hâllerde ise sigorta bedeli ile menfaat değeri arasmda bir orantı kurulur ve buna göre eksik ödeme yapılır (TTK.m. 1462)Örneğin, 100.000 TL değerindeki bir ev, yangına karşı sigorta edilirken 50.000 TL olarak gösterilmişse sigorta bedeli 50.000 TL’dir Dolayısıyla, riziko gerçekleştiğinde tam hasar olsa bile yani 100.000 TL’lik bir hasar meydana geldiğinde sigortalıya 50.000 TL tazminat ödenir. Buna karşılık, evdeki hasar 60.000 TL ise orantı (proporsiyon) kuralı uygulanacaktır1 . Bu örnekte, evin gerçek değeri ile sigorta bedeli arasındaki oran (100.000/50.000) %50 olduğuna göre sigortalıya 30.000 TL ödenmelidir.

Bir olayda eksik sigortanın varlığını tespit ederken, sigorta konusu malın hasar tarihindeki değeri değil, sözleşme yapıldığı tarihteki değeri dikkate alınır. Ancak tazminat ödemesi yapılırken poliçedeki bedele varsa enflasyon klozu gereğince enflasyon farkının da eklenmesi gerekir. Bu şekilde yapılan hesaplama sonucunda belirlenen sigorta bedeli ile rayiç

 

değer arasında fark olması eksik sigortanın varlığını göstermez .

Sigortacı ile sigorta ettiren sözleşmeye koyacakları bir hükümle eksik sigorta hükümlerinin uygulanmamasını sağlayabilirler (TTK.m. 1462). Gerçekten, sigorta sözleşmesinde eksik sigortaya rağmen kısmen gerçekleşen rizikonun tamamen ödeneceği kabul edilmişse sigorta bedelini aşmamak kaydıyla sigortalının tüm zararı orantı kuralı uygulanmaksızın ödenir. Bu tür bir anlaşmayı içeren sigorta sözleşmelerine ilk tehlike sigortası adı verilir12.

bb) Aşkın Sigorta

Sigorta bedelinin sigorta konusu menfaatin gerçek değerinden fazla olmasına aşkın sigorta denir. Örneğin, yangına karşı sigorta edilen bir işyerinin değeri 25 bin TL olduğu hâlde sigorta ettiren tarafmdan 30 bin TL olarak gösterilmişse aşkın sigorta mevcuttur. Bu durumda sigorta sözleşmesi tamamen geçersiz olmaz, sigorta değerinin üzerindeki kısım geçersiz kabul edilir ve sigorta bedelinden indirim yapıldığı gibi fazla kısma ilişkin prim de geri verilir (TTK.m. 1463).

Aşkın sigorta, çeşitli nedenlerden kaynaklanır. Genellikle, sigorta ettiren, kötü niyetli olarak daha fazla tazminat almak amacıyla sigorta konusunun değerini fazla gösterebilir. Bu niyetle yapılan sigortalarda, sigortalı daha sonra rizikoyu kasten gerçekleştirir. Örneğin, değerini fazla gösterdiği fabrikasını yakar, gemisini batırır veya işyerinde hırsızlık olmuş

11  Bu yönde Y. 11. HD. 06.12.2004, E.2004/2787, K.2004/11916: “Eksik sigorta değerlendirilmesinde; aracın sigorta bedeli üzerine, enflasyon klozu oranında hasar tarihine kadar geçen süreye ait artış ilave edilerek hasardan bir gün önceki rayiç değer bulunur. Bu değerin sigorta bedelinden yüksek olması eksik sigorta olduğunu göstermez”.


gibi gösterir. Bu kasıtlı davranışların ispatı güç olduğundan böylece sigortacıdan fazlasıyla tazminat alır. Kanunumuz, bu durumda sigortacının sözleşmeyi her zaman feshedebileceğini öngörmüş ve sigortalıya herhangi bir ödeme yapılmayacağını hükme bağlamıştır (TTK.m. 1429).

Buna karşılık, aşkın sigorta, hata ile yapılmışsa veya sigorta süresi içinde fiyatlardaki bir düşmeden kaynaklanmışsa sigortacı bu nedenle sözleşmeyi feshedemez. Ancak sigortacının zarardan fazlasını ödemeyeceği kural olduğundan gerek kısmî hasarlarda gerekse tam hasarda, sigortacı, gerçek zararı ödemekle yetinir ve prim farkını geri verir. Diğer bir deyişle, eksik sigorta hükümlerinin aşkın sigorta hâlinde geçerli sayılması mümkün değildir. Gerçekten, Kanunumuz, eksik sigorta hâlinde proporsiyon kuralı olarak adlandırılan düzenleme (TTK.m. 1462) çerçevesinde, sigorta konusu menfaatin gerçek değeri ile poliçede gösterilen değeri arasındaki fark oranında tazminattan indirim yapılması gerektiğini hükme bağladığı halde, aşkın sigortaya ilişkin olarak benzer bir düzenleme getirmemiştir. Bu durumda, yapılması gereken sigorta konusu menfaatin uğradığı gerçek zarardan herhangi bir indirim yapılmaksızın bu zarar miktarının tazminat olarak ödenmesidir .

13 “TjKnun 1283. maddesine göre aşkın sigortaya ilişkin hüküm ve sonuç, sigorta bedelinin sigortalanan menfaatin değerini aşan kısmı bakımından sigortanın geçersiz sayılması (sigorta sözleşmesinin sigortalanan malın gerçek değeri üzerinden yapılmış sayılması), diğer bir deyişle, sigortalının gerçekten haleldar olan menfaatinin yani gerçek zararının tazmin edilmesi ve rücuan alacaklı olan sigortacıya yp.rcpk zararından fazla bir ödeme yapılmamasıdır. Yohıa mnhm

cc) Takseli Sigorta

Sigorta konusu menfaatin değeri, tarafların birlikte seçtikleri bilirkişiler tarafından önceden tahmin ve takdir edilerek kabul edilmişse sigortacı kural olarak bu değere itiraz edemez (TTK.m. 1464). Sigorta değerinin tarafların belirlediği bilirkişilerce tespit edilmesi hâlinde takseli (mutabakatlı) sigorta söz konusu olur1 . TTK.m. 1464/2’ye göre, takseli sigortada, sigortacının taksenin indirilmesini talep edebilmesi için, taksenin esaslı şekilde fahiş olması gerekir 5. Umulan kazancın takselenmiş olduğu hâllerde ise, taksenin sözleşme yapıldığı sırada ticari tahminlere göre elde edilmesi mümkün görülen kazancı aşması koşuluyla sigortacı taksenin indirilmesini isteyebilir.

dd) Birden Çok Sigorta

Bir menfaatin ayrı sigortacılar tarafmdan aynı tehlikeye karşı aynı zamanda sigorta edilmesi hâlinde birden çok sigorta ile karşılaşılır16. Örneğin, bir evin iki ayrı sigorta şirketi tarafından yangına karşı sigorta edilmesi hâlinde bu durum söz Hemen belirtelim ki, bu düzenlemenin amacı, sigorta bedelinin her türlü sakatlıktan arî şekilde tespit edildiği durumlarda sigortacının tazminattan indirim talebinin önüne geçmektir. Buna karşılık, sigorta bedeli, hata ve hile gibi bir irade sakatlığına bağlı olarak gerçeğe konusudur. Birden çok sigorta, çeşitli sorunlara yol açar. Gerçekten, birden çok sigortada, sigorta tazminatını hangi şirketin ödeyeceği, sigorta bedelinin sigorta değerine eşit olması kuralının ihlâli, hangi sözleşmenin geçerli olacağı gibi sorunlarla karşılaşılır. Kanunumuz, bu sorunlara karşı çeşitli hükümler öngörmüştür. Ancak öncelikle birden çok sigorta ile neyin anlaşılması gerektiğini tespit etmek gerekir.

Tanımı ve Unsurları

Birden çok sigorta, aynı menfaatin, aynı süre içinde aynı rizikolara karşı birden fazla sigortacıya aynı veya farklı tarihlerde sigorta ettirilmesidir (TTK.m. 1465/1). Birden çok sigortadan söz edebilmek için aşağıdaki şartların yerine gelmesi

17

zorunludur :

  • Birden fazla sigortacı bulunmalıdır.
  • Aynı menfaat sigorta edilmiş olmalıdır.
  • Aynı rizikolar güvence altına alınmış olmalıdır.
  • Sigortalar aynı süre için geçerli olmalıdır.

Türleri

Birden çok sigorta, meydana geliş şekli ve sonuçlarına göre; müşterek sigorta, kısmî sigorta ve çifte sigorta olmak üzere üçe ayrılır.

Müşterek Sigorta

Sigorta konusu menfaatin, aynı zamanda, aynı rizikolara karşı, aynı süre için birden fazla sigortacı tarafmdan sigorta edilmesine “müşterek sigorta” denir (TTK.m. 1466) . Müşterek sigorta, özellikle çok yüksek tutardaki rizikolar için sigortacıların tek başına sorumluluk almamak gayesiyle başvurduktan bir yoldur. Müşterek sigorta, tek poliçe üzerinde her sigortacının üzerine aldığı rizikoyu, prim miktarını ve ödeyeceği tazminatı yazmak suretiyle veya ayrı poliçe düzenlenerek yapılır.

Bu tür sigortalarda da, toplam sigorta bedeli sigorta değerine eşit olmalıdır. Örneğin, 100.000 TL değerindeki bir ev, A şirketi tarafından 60.000 TL’ye, B şirketince de 40.000 TL

üzerinden sigorta edilmişse, tam hasar meydana geldiğinde A hasarın %60’ını, B ise %40’ını tazmin etmekle yükümlüdür19. Toplam sigorta bedelinin sigorta değerini aşması hâlinde ise fazlaya ilişkin kısım geçersiz kabul edilir. Örneğin, 100.000 TL değerindeki bir ev yangın rizikosuna karşı aynı zamanda farklı sigortacılar nezdinde toplam 200.000 TL’ye sigorta edilmiştir. Sigortacı A, 60.000, sigortacı B, 40.000, sigortacı C ise 100.000 TL üzerinden bu evi sigortalamışlardır. Rizikonun gerçekleşmesi sonucunda zarar meydana geldiğinde her bir sigortacının sorumluluğu, sigorta bedeli ile orantı kurularak belirlenir (TTK.m. 1466/1). Buna göre A sigorta bedelinin %30’unu karşılamayı taahhüt ettiğinden 30.000 TL, B ise % 20’sini, yani 20.000 TL tazminat ödeyecektir. Sigorta bedelinin %50’sini güvence altına alan C’nin ödemesi gereken tazminat tutan ise 50.000 TL’dir.

Kural olarak, müşterek sigortacılar arasında müteselsil (zincirleme) sorumluluk yoktur Başka bir deyişle, her bir sigortacı, kendi garanti ettiği kısım için sorumlu olup diğer sigortacının ödemediği tutardan sorumlu değildir. Yukarıdaki örnekte, sigortacı A, toplam 200.000 TL’ye sigorta edilen bu menfaat için 100.000 TL’lik zararın 20.000 TL’lik kısmını ödemekle sorumluluktan kurtulur. B veya C’nin ödemesi gereken tutar için A’ya başvurulamaz. Ancak sigorta sözleşmesine konulacak bir hükümle sigortacıların müteselsil sorumluluğu da öngörülebilir (TTK.m. 1466/2). Bu durumda her bir sigortacı garanti ettiği sigorta bedeline kadar sorumlu olur.

Öte yandan, uygulamada sigorta bedeli veya hasar

miktarının belirli bir oranı sigortalı üzerinde bırakılmak

suretiyle yapılan sigorta sözleşmeleri de müşterek sigorta olarak

adlandırılmaktadır. Bu halde, riski paylaşan ikinci bir sigortacı

mevcut olmayıp, sigortalı zararın bir kısmına bizzat 11

katlanmaktadır . Hiç kuşkusuz, bu durumda sigortalı dilediği takdirde açık kalan kısım için ikinci bir sigortacı ile anlaşarak ilk poliçede üzerine kalan payı sigorta ettirebilir.

Çifte Sigorta

Çifte sigorta, değerinin tamamı sigorta edilmiş olan bir menfaatin aynı rizikolara karşı ikinci kez sigorta ettirilmesidir . Örneğin, 100.000 TL değerindeki bir evin 100.000 TL bedelle A şirketine sigorta ettirilmiş olduğu hâlde daha sonra B şirketine de aynı rizikolar için sigortalanması çifte sigorta niteliği taşır . Bu durumda daha soma yapılan sigorta sözleşmesi geçersizdir (TTK.m. 1467) . Buna karşılık, motorlu araçlar zorunlu malî sorumluluk sigortası, otobüs zorunlu koltuk ferdi kaza sigortası ve karayolu taşımacılık zorunlu malî sorumluluk sigortalarının yaptırıldığı durumlarda, birden fazla sigorta yapılması kanun hükmünden kaynaklandığından çifte sigorta söz konusu değildir. Dolayısıyla iki aracın çarpışması

  • Sonraki ve önceki sigortacılar kabul ederse: Bu durumda bütün sigorta sözleşmeleri aynı anda yapılmış sayılır ve sigorta tazminatı müşterek sigortadaki orantı kuralına göre sigortacılar arasında paylaştırılır.
  • Sigorta ettiren, önceki sigortadan doğan haklarını ikinci sigortacıya devretmiş veya bu hakkından vazgeçmişse: Bu durumda sözleşmeden doğan hakların devredildiği veya bu haklardan vazgeçildiği, ikinci sigorta poliçesine yazılır; yazılmazsa ikinci sigorta sözleşmesi geçersiz sayılır.

• ikinci sigortacı birinci sigortacının ödemediği tazminattan sorumlu tutulmuşsa: Bu durumda önceden yapılmış olan sigorta işlemi, ikinci sigorta poliçesine yazılır ve ikinci sigortacı, birincinin, âdeta kefili gibi ödemediği tazminatları garanti eder. Bu hâlde önceden yapılmış olan sigortanın ikinci poliçeye yazılmaması, ikinci sigorta sözleşmesinin geçersiz sayılmasına sebep olur.

Bir menfaatin farklı zamanlarda, aynı rizikolara karşı birden fazla sigortacı tarafından sigorta edilmesine kısmî sigorta adı verilir . Bu hâlde, sigortacılar, sigorta konusu menfaati değişik tarihlerde sigorta bedelini aşmayacak şekilde sigortalamışlardır. Kısmî sigortada her sigortacı taahhüt ettiği bedele kadar sorumludur (TTK.m. 1468). Örneğin, 100.000 TL değerindeki bir işyeri hırsızlık rizikosuna karşı, A sigorta şirketince 30 Ocak 2011 tarihinde 60.000 TL bedel ile sigorta edilmiş, ancak bu sigortayı yetersiz gören mal sahibi, ertesi gün sigortacı B’ye başvurarak 40.000 TL bedel taşıyan bir ikinci sözleşme daha yaptırmıştır. Bu durumda her iki sözleşme de geçerlidir; sigortacı A, 60.000 TL’ye kadar olan hasarları tazmin edecek, B ise kalan kısmı en fazla 40.000 TL olmak üzere karşılayacaktır .

Kısmî sigortada, toplam sigorta bedeli sigorta değerine eşit olmalıdır. Sigorta bedelinin sigorta değerini aşması hâlinde tarih itibarıyla daha sonra yapılan sigorta sözleşmeleri geçersiz sayılır. Örneğin, 150.000 TL değerindeki bir işyerini, sigortacı A, 60.000 TL; sigortacı B, 40.000 TL; sigortacı C ise 100.000 TL’ye sigortalamıştır. Bu durumda sigorta değeri 150.000 TL olmasına rağmen sigorta bedeli 200.000 TL’yi bulmuştur. Dolayısıyla, 50.000 TL’lik fazlalığa ilişkin sigorta geçersiz olacaktır. Bu örnekte, en son C şirketi tarafından sigorta yapıldığına göre C şirketinin sorumluluğu sadece 50.000 TL ile sınırlı olacaktır.

3. Halefiyet tikesi

Mal sigortalarında geçerli olan üçüncü ilke, sigortacının ödediği tazminat oranında sigortalının haklarına halef olmasıdır29. Sigortacı rizikonun gerçekleşmesi sonucunda sigortalının zararını tazmin eder. Ancak bu zarar, üçüncü bir kişinin kusurlu bir davranışından kaynaklanmışsa bu kişiye karşı dava açılarak tazminat istenebilir. İşte halefiyet ilkesi gereğince sigortacı ödediği tazminat dolayısıyla sigortalının haklarına sahip olur ve üçüncü kişilere karşı doğrudan doğruya dava açabilir (TTK.m. 1472). Bu ilkenin bir sonucu olarak sigortacı, sigorta bedelini ödedikten soma hukuken sigortalının yerine geçer, onun halefi olur. Böylece, zarara neden olankişilere karşı sigortalının açabileceği tüm davalan sigortacı açar ve meydana gelen zararın tazminine ilişkin talep haklarını kullanır . Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa,sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin,halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir

a) Esasları

Sigortacıya halefiyet hakkı tanınması iki esasa dayanır. Öncelikle, mal sigortalarının temelinde yatan zenginleşme yasağının bir sonucu olarak, sigorta ettirenin uğradığı zararı bir kez tazmin etmesi gerekmektedir33. Bu çerçevede, sigorta şirketinden tazminatı alan sigorta ettirenin zarar verene başvuru hakkının sona ermesi gerekir. Aksi halde, sigorta ettiren, uğradığı zararın tazminini sigortacının dışında bir de zarar verenden talep ederek sebepsiz zenginleşme durumu ortaya çıkacaktır . Halefiyet kuralı gereğince, sigorta ettiren tazmin edilen zarar miktarı ölçüsünde zarar verene başvuru hakkını kaybetmekte ve bu hak sigorta şirketine intikal etmektedir.

İkinci olarak, sigortacı, halefiyet ilkesi sayesinde, zarardan asıl sorumlu olan kişiye başvurarak bu kişinin neden olduğu zararın sonuçlarına katlanmasını sağlayabilmektedir. Gerçekten, sigorta teminatı olmasaydı, zarar gören, uğradığı zararın tazmini için haksız fiil hükümlerine göre sorumluluğu bulunan kişilere müracaatla tazminat talebinde bulunacak idi. Sigorta sözleşmesi sayesinde, zarar gören sigortalı bu yükten kurtulmakta ve uğradığı zaran sigortacıdan tazmin etmektedir. İşte halefiyet ilkesine göre, sigortacı, sigortalının yerine geçerek zarar verenden tazminat talebinde bulunmakta ve böylece kusuru ölçüsünde bu kişiden zaran tazmin etmektedir. Hiç kuşkusuz, üçüncü kişinin zarardan sorumlu tutulabilmesi için kusurlu olması ve zaran tazmin yükümlülüğünün doğmuş olması gerekir. Aksi halde, sigortacı, ödediği tazminata bizzat katlanmak zorunda kalır

Halefiyet kuralı, sadece mal ve sorumluluk sigortalarında geçerli olup, can sigortalarında uygulanmaz . Bu nedenle, can sigortalarında, sigortacı, sigortalıya ödediği tazminatı zarar veren üçüncü kişilerden talep edemez. Diğer bir deyişle, can sigortalarında sigortacının ödediği tazminat oranında sigortalarının haklarına halef olması ve sigortalının yerine geçerek rücu davası açması söz konusu değildir. Sigortalı, sigortacıdan tazminat aldıktan sonra zarar veren üçüncü kişilere de kusuru oranında başvurarak ikinci bir tazminat alabilir.

b) Şartları

Sigortacının halefıyeti kanundan doğan bir hak olmakla birlikte, bu hakkın kazanılması için üç şartın yerine gelmesi gerekirSigortacı ile zarar gören arasında geçerli bir sigorta sözleşmesi mevcut olmalı ve sigorta kapsamında bir zarar meydana gelmiş olmalıdır.

  • Sigortalı, zarar gören sıfatıyla üçüncü kişilere karşı tazminat isteme hakkına (dava hakkına) sahip olmalıdır.
  • Sigortacı, sigorta tazminatını sigortalıya ödemiş olmalıdır.

aa) Sigortacı ile Zarar Gören Arasında Bir Sigorta İlişkisinin Mevcut Olması

Sigorta şirketinin halefiyet hakkının doğabilmesi için, öncelikle, tazminat ödediği kişi ile sigortacı arasında zarar konusunu kapsayan bir sigorta sözleşmesinin mevcut olması ve bu sözleşme kapsamında üçüncü kişiler tarafından zararın gerçekleştirilmiş olması gerekir. Buna göre, zarar gören ile sigortacı arasında tazminat yükümlülüğünü doğuran bir sigorta sözleşmesi yoksa veya zarar konusu olay sigorta teminatı kapsamında değilse ya da zararı doğuran olay üçüncü kişilerce değil de sigortalı tarafından kasten gerçekleştirilmişse, sigortacının tazminat ödeme yükümlülüğü doğmayacağından halefiyet hakkı da olmayacaktır. Buna rağmen, sigortacının zarar görenlere ödeme yapmış olması hâlinde, zarar veren kişilere ödediği tazminat için rücu davası açması mümkün değildir.

Sigortacı, zarar görenle yapmış olduğu sözleşme ile alacağını temlik etmişse, alacağın devrine ilişkin yeni BK.m.183 vd. hükümlerine dayalı olarak da zarardan sorumlu olan kişilere başvuru hakkını kullanabilir

Cevapla