Deniz sigortaları, denizde olası rizikolara karşı gerek gemileri gerekse yükleri teminat altına alır. Deniz yoluyla yapılan taşımalarda deniz araçlarına (gemi, deniz otobüsü vs.), bu araçlarda taşman yüklere yönelik tehlikeler, deniz sigortası kapsamına girer. Dolayısıyla, geminin karaya oturması sonucu hasar görmesi, fırtına nedeniyle batması, geminin su alması ve yüklerin ıslanması, karaya oturan geminin tekrar yüzdürülebilmesi için zorunlu olarak yükünün denize atılması, savaş dolayısıyla gemiye ve yüklere el konulması gibi rizikolara karşı yapılan sigortalar deniz sigortası olarak adlandırılır. Buna karşılık, deniz yoluyla yapılan yolcu taşımalarında insanlara yönelik tehlikelere ilişkin sigortalar, deniz sigortası hükümlerine tâbi değildir.
Kara sigortalan ise deniz sigortası dışındaki tüm tehlikeleri içine alan sigorta türüdür. Hayat sigortasından yangın sigortasına, kredi sigortasından hırsızlık sigortasına, kasko sigortasından iş kaybı sigortasına kadar tüm sigorta çeşitleri kara sigortalan arasında yer alır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda kara ve deniz sigortası aynmından vazgeçilmiş olup, deniz sigortalarına ilişkin hükümler kaldınlmıştır. Bu durumun nedeni, yeni Kanunun gerekçesinde şu şekilde ifade edilmiştir: “Kaynakları değişik olan deniz ve kara sigortalarında, farklı sistemlerin bir araya getirilmiş olması 6762 sayılı Kanunda anlaşılması güç bazı farklılıkların doğmasına neden olmuştur. Çoğu kez 6762 sayılı Kanunda aynı nitelikteki hükümler deniz rizikolarına karşı sigortalarla mal sigortalarında farklı düzenlemeler getirmiş, aynı nitelikte hükümlerin birinde emredici diğerinde yedek hukuk kurallarına bağlanmıştır. Diğer taraftan, deniz rizikolarına karşı sigortalar uluslararası kurallar çerçevesinde yürütüldüğünden Kanunun konuya ilişkin hükümlerinin bir
kısmı günümüzde ölü hüküm haline gelmiştir. Bu sebeple deniz sigortalarına ilişkin hükümler Kanundan çıkarılmıştır”.