15 Aralık 2024, Pazar
Yeni Yazılar

Sigorta da Beyan Yükümlülüğü

Sigorta sözleşmesi taraflar arasında sürekli bir ilişki kurduğundan, sigorta ettiren, sözleşmenin yapılmasından başlayarak sigorta ilişkisinin sona ermesine kadar çeşitli hususlarda sigortacıya bildirimde bulunmakla yükümlü tutulmuştur. Sigorta ettirenin beyan yükümlülüğü TTK.m. 1435- 1446’da ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir. Bu hükümler incelendiğinde, sigorta ettirenin sözleşme yapılırken, sözleşme devam ederken ve rizikonun gerçekleşmesinden sonra olmak üzere üç ayrı beyan yükümlülüğünün bulunduğu görülmektedir.

Sözleşme Yapılırken

Sigorta ettiren, sigorta sözleşmesi yaparken sigorta konusu menfaatin durumu ve niteliği hakkında gerçeğe uygun bildirimde bulunmak zorundadır . Normal olarak sigortacı, menfaat konusu malın durumunu inceledikten sonra sözleşme koşullarını ve prim miktarını belirler. Ancak bu tür bir incelemeyi yapmak her zaman mümkün olmadığı gibi inceleme yapıldığı hâlde sigortacının tespit edemediği, ancak sigorta açısından önem taşıyan hususlar bulunabilir. Gerçekten, Tayvan’dan yüklenen bir yükü incelemek olanaksızdır. Ayrıca kasko sigortalarında bazı şirketler ticarî taksi olarak işletilen araçları sigorta etmek istemezler. Irak veya Basra Körfezi gibi tehlikeli savaş bölgelerine giren gemiler veya savaş ya da iç karışıklık gibi tehlikeler içeren bölgelere giden yük taşıtları sigorta edilmez veya ek savaş primi alınarak sigorta edilirler. Aynı şekilde, kanser veya AİDS gibi ölümcül hastalık taşıyan kişilere hayat sigortası yapılmaz. Ahşap ev ile beton binanın yangın rizikosuna karşı sigortası, fabrika ile bir ticari işletmenin sigortası birbirinden tamamen farklıdır. Bu nedenle, sigorta şirketine güvence vereceği riziko hakkında bilgi verilmesi, sigorta sözleşmesinin yapılması bakımından hayatî önem taşır81. Nitekim TTK.m. 1435/1 hükmüne göre “sigorta ettiren sözleşmenin yapılması sırasında bildiği veya bilmesi gereken tüm önemli hususları sigortacıya bildirmekle yükümlüdür”. Aynı şekilde teklifin yapılması ile kabulü arasındaki değişikliklerin de sigortacıya bildirilmesi gerekir (TTK.m. 1443).

Sigorta ettiren, sözleşme yapılırken hangi hususları bildirmek zorundadır? Bu yükümlülüğü çok geniş tutmak, hem sigortacı hem de sigorta ettiren açısından fayda yerine zarar getirir. Bu nedenle, sözleşme koşullarında değişikliği gerektirecek ve sigortacıyı daha ağır şartlarla sözleşmeyi yapmaya veya hiç yapmamaya yöneltecek olan hususları, sigorta ettirenin bildirmesi gerekli ve yeterli olmalıdır. Yeni TTK.m.l435/rde bu konuya şu şekilde açıklık getirilmiştir: “Sigortacıya bildirilmeyen, eksik veya yanlış bildirilen hususlar, sözleşmenin yapılmamasını veya değişik şartlarda yapılmasını gerektirecek nitelikte ise, önemli kabul edilir. Sigortacı tarafından yazılı veya sözlü olarak sorulan hususlar, aksi ispat edilinceye kadar önemli sayılır”. Ayrıca hemen belirtelim ki hangi bilgilerin sigorta sözleşmesi açısından önemli olduğunu, çoğu kez sigortacı, sigorta ettirene göre daha iyi bilir. Bu nedenle, uygulamada liste usulü olarak bilinen bir yöntem kullanılır. Buna göre sigortacı, sigorta konusu menfaat hakkında sigorta sözleşmesi açısından önemli olan sorulan içeren matbu bir form hazırlar. Sigorta ettiren de burada yer alan sorulara gerçeğe uygun cevaplar vermek suretiyle bildirim yükümlülüğünü yerine getirmiş olur. Sigortacı sigorta ettirene, cevaplaması için sorular içeren bir liste vermişse, sunulan listede yer alan sorular dışında kalan hususlara ilişkin olarak sigorta ettirene hiçbir sorumluluk yüklenemez; meğerki, sigorta ettiren önemli bir hususu kötüniyetle saklamış olsun (TTK.m. 1436). Buna karşılık, liste verilmemiş ise sigorta ettiren bütün önemli hususları bildirmek zorunda kalacaktır. Almanya’da 2008 yılında yürürlüğe giren yeni Sigorta Sözleşmeleri Kanunu, sigorta ettirenin beyan yükümünü yerine getirirken her hususu bildirmesi yerine, sadece sigortacı tarafından sorulan sorulara doğru cevap vermesini gerekli ve yeterli görmüştür8 .

Sigorta ettiren, bildirim yükümlülüğünü yerine getirmemişse veya gerçeğe aykırı beyanda bulunmuşsa sigortacı sözleşmeden cayabileceği gibi prim farkı da isteyebilir. TTK.m. 1439/1’e göre, sigortacı için önemli olan bir husus bildirilmemiş veya yanlış bildirilmiş olduğu takdirde, sigortacı 1440. maddede belirtilen süre (15 gün) içinde sözleşmeden cayabilir veya prim farkı isteyebilir. İstenilen prim farkının on gün içinde kabul edilmemesi hâlinde, sözleşmeden cayılmış kabul olunur. Önemli olan bir hususun sigorta ettirenin kusuru sonucu öğrenilememiş olması veya sigorta ettiren açısından önemli görülmemesi durumu değiştirmez. Örneğin, kanser hastası olan bir kişiye üzülmemesi için doktorlar ve ailesi tarafından hastalığı söylenmemiş ve söz konusu kişi hayat sigortası yaptırırken bu nedenle gerekli bilgiyi verememiş olsa bile sigortacı, sözleşmeden cayabilir . Buna karşılık Yargıtay ll.HD.nin 02.10.2000 tarih ve E.2000/6073, K.2000/7328 sayılı kararında, mide kanseri olduğunu bilmeyen ve daha sonradan da öğrenmeyen sigortalının beyan yükümlülüğünü ihlal ettiğinin ileri sürülemeyeceği sonucuna varılmıştır

Sigortacının cayma hakkını kullanmasından önce riskin gerçekleşmesi hâlinde, sigortacı cayma hakkını gerekçe göstererek tazminat ödemekten kaçınabilir mi? Eski kanun döneminde ihlâl edilen beyan yükümlülüğü ile gerçekleşen riziko arasında bir bağlantı aranmayacağı kabul edilmekteydi. Örneğin, yangına karşı sigorta edilen bir evin alt katında patlayıcı madde deposu bulunduğu hâlde bu husus beyan edilmemiş, daha sonra bu ev yıldırım düşmesi sonucunda yanmış olsa bile sigortacının cayma hakkı mevcuttur. Buna karşılık Yargıtay uygulamasında sigortalı lehine yorum ilkesi kullanılarak beyan edilmeyen husus ile rizikonun gerçekleşmesi arasında bir sebep sonuç ilişkisinin bulunması gerektiği yerinde bir şekilde kabul edilmekteydi. Nitekim yeni Türk Ticaret Kanunu’nun 1437. maddesinde, tazminat ve bedel ödemelerinde, bildirilmeyen veya yanlış bildirilen bir husus ile rizikonun gerçekleşmesi arasındaki bağlantının dikkate alınacağı açık bir şekilde hükme bağlanmıştır. Buna göre, sigorta ettiren tarafından bazı hususlar beyan edilmemiş olmasına rağmen sigortacının cayma hakkını kullanmasından önce riziko gerçekleşecek olursa, bildirilmeyen konuyla rizikonun gerçekleşmesine sebep olan olay arasında bir bağlantı yoksa sigorta şirketi tazminat ödemek zorunda kalacaktır.

Rizikonun gerçekleşmesinden sonra, sigorta ettirenin ihmali ile beyan yükümlülüğü ihlal edildiği takdirde, bu ihlal tazminatın veya bedelin miktarına yahut rizikonun gerçekleşmesine etki edebilecek nitelikte ise, ihmalin derecesine göre tazminattan indirim yapılır (TTK.m1439/2). Sigorta ettirenin kusuru kast derecesinde ise beyan yükümlülüğünün ihlali ile gerçekleşen riziko arasında bağlantı varsa, sigortacının tazminat veya bedel ödeme borcu ortadan kalkar; bağlantı yoksa sigortacı ödenen primle ödenmesi gereken prim arasındaki oranı dikkate alarak sigorta tazminatını veya bedelini öder85. Görüldüğü gibi, yeni Türk Ticaret Kanunu sisteminde beyan yükümlülüğünün ihlalinde sigorta ettirenin kusuruna ve illiyet bağına bakılmaktadır. Sigorta ettirenin kusurlu olmadığı veya bildirilmeyen hususla rizikoyu gerçekleştiren olay arasında sebep sonuç ilişkisinin bulunmadığı hâllerde, sigortacı tazminattan indirim yapamaz.

Sigortacının cayma hakkını kullanabilme süresi, kendisine eksik veya yanlış bügi verildiğini öğrendiği tarihten itibaren on beş gündür (TTK.m. 1440). Caymanın, sigorta ettirene bir beyanla yöneltilmesi şarttır. Buna göre, sigortacı, cayma hakkını gerçeği öğrendikten sonra on beş gün içinde kullanmak zorundadır. Aksi hâlde sigortacı sözleşmeden cayma hakkını kaybeder.

Cayma Hakkının Düşmesi: Sigortacı bazı hâllerde, eksik veya yanlış bilgi verildiği gerekçesiyle cayma hakkını kullanamaz. Cayma hakkının düşmesine sebep olan bu hâller, TTK.m. 1442’de üç başlık altında toplanmıştır:

a)           Cayma hakkının kullanılmasından açıkça veya zımnen vazgeçilmişse.

b)           Caymaya yol açan ihlale sigortacı sebebiyet vermişse.

c)       Sigortacı, sorularından bazıları cevapsız bırakıldığı hâlde sözleşmeyi yapmışsa.

bb) Sigorta Sözleşmesi Süresince

Sigorta sözleşmesi, sürekli bir ilişkiyi düzenler. Bunun sonucu olarak sözleşmenin yapılmasından sonra da sigorta ettirenin bildirim yükümlülüğü doğabilir. Gerçekten, sigorta süresi içinde, güvence altına alman menfaate ilişkin olarak sigortacıyı ilgilendirecek çeşitli değişiklikler meydana gelebilir. Örneğin, sigorta konusu malın yerinin değiştirilmesi, hırsızlığa karşı sigorta edilen evin uzunca bir süre terk edilmesi, özel araç olarak kullanılan bir otomobilin ticarî taksi olarak veya bir kamyonun tanker olarak kullanılmaya başlanması gibi değişiklikler, sigorta ilişkisi bakımından önem taşır. Dolayısıyla, rizikonun ağırlaşmasına neden olacak her türlü değişikliğin sigortacıya bildirilmesinde yarar vardır.

 

Türk Ticaret Kanunu m. 1444 düzenlemesi ile sigorta ettirene, rizikonun ağırlaşması sonucunu doğuracak olaylar hakkında sigortacıya bildirimde bulunma yükümlülüğü getirmiştir86. Buna göre sigorta ettiren, sözleşmenin yapılmasından sonra, sigortacının izni olmadan rizikoyu veya mevcut durumu ağırlaştırarak tazminat tutarının artmasını etkileyici davranış ve işlemlerde bulunamaz. Sigorta ettiren veya onun izniyle başkası, rizikonun gerçekleşme ihtimalini artırıcı veya mevcut durumu ağırlaştırıcı işlemlerde bulunursa yahut sözleşme yapılırken açıkça riziko ağırlaşması olarak kabul edilmiş bulunan hususlardan biri gerçekleşirse derhâl; bu işlemler bilgisi dışmda yapılmışsa, bu hususu öğrendiği tarihten itibaren en geç on gün içinde durumu sigortacıya bildirmek zorundadır . Bu bildirime bağlı olarak sigortacı sözleşmeyi fesih veya prim farkı talep etme hakkına sahiptir (TTK.m. 1445/1).

Sigortacı, bildirim tarihinden itibaren bir ay içinde fesih hakkını kullanmadığı takdirde sigorta geçerli olmaya devam eder. Bildirim yapılmamasına rağmen, sigortacı, herhangi bir şekilde bu değişikliği öğrenmişse yine bir ay içinde sözleşmeyi fesih hakkını kullanabilecektir. Görüldüğü gibi sigorta ettiren açısından, bildirimde bulunmakla bulunmamak arasında hiçbir fark yoktur. Sigortacı, her durumda sözleşmeyi fesih veya prim farkı talep hakkını kullanabilmektedir. Hemen belirtelim ki, bazı hâllerde sigortacının sözleşmeyi fesih veya prim farkı talep hakkı yoktur (TTK.m. 1445/2-4) Bkz. Omağ, M.K.; Türk Sigorta Hukukunda Rizikonun Ağırlaşması Sorunu, Ankara 1985; Franko, N.; Sigorta Akdinde Rizikonun Ağırlaşması, IX. Banka ve Ticaret Hukuku Sempozyumu, Ankara 1991, s.99 vd.

Sigorta Ettirenin İhmalinin Sonuçları: Rizikonun gerçekleşmesinden sonra sigorta ettirenin ihmali belirlendiği ve değişikliklere ilişkin beyan yükümlülüğünün ihlal edildiği saptandığı takdirde, söz konusu ihlal tazminat miktarına veya bedele ya da rizikonun gerçekleşmesine etki edebilecek nitelikte ise, ihmalin derecesine göre, tazminattan veya bedelden indirim yapılır (TTK.m. 1445/5). Beyan yükümünün kasıtlı bir şekilde ihlal edilmesi hâlinde, meydana gelen değişiklik ile gerçekleşen riziko arasında bağlantı olup olmadığına bakılır. Bağlantı varsa sigortacı sözleşmeyi feshedebilir, bu durumda sigorta tazminatı veya bedeli ödenmez. Bağlantı yoksa sigortacı ödenen primle ödenmesi gereken prim arasındaki oram dikkate alarak sigorta tazminatını veya bedelini öder.

Sigortacı, rizikonun gerçekleşmesinden önce, sigorta ettirenin beyan yükümlülüğünü kasıtlı olarak ihlal ettiğini öğrenince, sözleşmeyi feshetse bile, değişikliğin meydana geldiği sigorta dönemine ait prime hak kazanır (TTK.m. 1445/6).

Sigortacıya tanman feshin bildirim süresi veya feshin hüküm ifade etmesi için verilen süre içinde, yapılan değişiklikle bağlantılı olarak rizikonun gerçekleşmesi hâlinde, sigorta görevin yerine getirilmesi ve hayat sigortalarında sonradan ortaya Çıkan hastalıklar sebebiyle rizikonun artmasını sigortacı gerekçe göstererek sözleşmeyi feshedemeyecektir.

Cevapla