Sigorta sözleşmesinin yapılmasından sonra sigorta şirketinin ilk yükümlülüğü, sigorta poliçesi Vermektir42. Buna göre, sigortacı, sözleşme doğrudan kendisi veya acentesi tarafından yapılmışsa, sözleşme tarihinden itibaren 24 saat içinde, diğer hâllerde 15 gün içinde yetkililerce imzalanmış bir poliçeyi düzenleyerek sigorta ettirene vermek zorundadır (TTK.m. 1424/1). Sigorta poliçesi düzenlenirken TTK.m. 1425’te öngörülen hususlara uyulması ve poliçenin sigortacı tarafından imzalanması gereklidir. Sigortacı, bu yükümünü yerine getirmediği takdirde sigorta ettirenin uğradığı zararları tazminat etmek zorunda kalır (TTK.m. 1424/1). Görüldüğü gibi sigorta sözleşmesinin başlangıç tarihi ile poliçenin düzenlenme tarihi birbirinden farklı olabilmektedir. Sigorta süresi, tarafların sözleşmede kararlaştırdıktan tarihten itibaren işlemeye başlar, sigorta poliçesinin daha sonra düzenlenmiş olması bu açıdan önemli değildir. Poliçenin verilmediği hâllerde, sözleşmenin ispatı genel hükümlere tabidir (TTK.m. 1424/3).
TTK.m. 1424/2’ye göre, sigorta ettiren poliçesini kaybedecek olursa, gideri kendisine ait olmak üzere, sigortacıdan kendisine yeni bir poliçe verilmesini isteyebilir.
d) Giderleri Ödeme Borcu
Sigortacı, sigortalının gerçek zararını ödeyeceğinden, sigorta ettiren, sigortalı veya lehtarın rizikonun ve tazminat
ödeme borcunun kapsamının belirlenmesi amacıyla yaptığı masrafların da sigortacı tarafından karşılanması gerekir. Bu düşünceden hareketle, TTK.m. 1426 hükmüyle sigortacıya giderleri ödeme borcu yüklenmiştir. Buna göre, sigortacı, sigorta ettiren, sigortalı ve lehtar tarafından, rizikonun, tazminatın veya bedel ödeme borcunun kapsamının belirlenmesi amacıyla yapılan makul giderleri, bunlar faydasız kalmış olsalar bile, ödemek zorundadır. Ancak, burada sigortalının her türlü masrafı değil ancak yapılması makul görülen masrafları sigortacı tarafından karşılanacaktır. Madde gerekçesinde de ifade edildiği üzere, yapılması makul olmakla birlikte sonuç olarak faydasız masraflar da bu borcun kapsamı içinde yer alır.
e) Tazminat Ödeme Borcu
TTK.m. 1401’de açıklandığı üzere, sigorta sözleşmesi ile bir kimsenin, menfaatini zarara uğratan bir tehlike karşısında tazminat ya da bir veya birkaç kişinin hayat süreleri sebebiyle ya da hayatlarında gerçekleşen bazı olaylar dolayısıyla bir para ödenmesi veya diğer edimlerde bulunma söz konusudur. Bu çerçevede, mal sigortalarında zarar karşılığı bir tazminat, can sigortalarında ise belirli bir meblağ ödenir. Sigorta sözleşmesiyle öngörülen riziko gerçekleştiğinde sigorta tazminatının ödenme zorunluluğu ortaya çıkar. Sigorta sözleşmesinde, tazminatın ödenmesine ilişkin esaslar gösterilir. Bu borcun doğabilmesi için aşağıdaki şartların yerine gelmesi gerekir:
- Riziko gerçekleşmiş olmalıdır.
- Sigorta konusu menfaat, rizikonun gerçekleşmesi sonucunda tamamen veya kısmen zarar görmüş olmalıdır.
- Zarar, sigorta süresi içinde meydana gelmiş olmalıdır.
- Sigorta ettiren, sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmiş olmalıdır.
Sigorta şirketinin ödeyeceği tazminat miktarını tespit edebilmek için, öncelikle sigorta konusu menfaatte, sözleşme kapsamına giren bir zararın meydana gelmiş olması gerekir. Sigorta konusu menfaat zarara uğramakla birlikte, bu zarar sigorta teminatı kapsamına girmiyorsa sigortacının tazminat ödeme borcu doğmaz. Aynı şekilde, sigorta süresi dolduktan sonra gerçekleşen zararlar da tazminat dışında kalır.
aa) Hasar Miktarının Tespiti
Hasar miktarının tespiti amacıyla, uygulamada, sigorta ettiren tarafından sigortacıya hasar bildiriminde bulunulur ve sigortacı tarafından görevlendirilen eksperler vasıtasıyla hasar tespiti yapılır. Sigorta eksperince hazırlanan rapordaki hasar miktarı üzerinde uyuşma olduğu takdirde, sigorta poliçesi hükümlerine göre tazminat ödemesi yapılır.
Hakem Bilirkişi: Hasar miktarına ilişkin olarak uyuşmazlık çıkması hâlinde, sigorta genel şartlarına göre tarafların hakem bilirkişi seçmek suretiyle tespit yaptırması da mümkündür. Hasar tespiti ile ilgili hakem bilirkişilik müessesesi, Türk Ticaret Kanunu’nda yer almamakla birlikte, Bakanlıkça düzenlenen genel şartlarda, özellikle mal sigortalan ile ilgili genel şartlarda yer almakta ve sigorta poliçesi ile verilen bu genel şartlar, sigorta ettiren ve sigortacı tarafından imzalanan poliçe ile sigorta sözleşmesi hükmü olarak taraflarca kabul edilmiş olmaktadır43. Sigorta genel şartlan incelendiğinde, hakem bilirkişi prosedürü, yangın sigortası ile dolu ve sera sigortası genel şartlarında ihtiyari nitelik taşıdığı halde, ferdi kaza sigortası, hırsızlığa karşı sigorta, cam kınlması, otobüs zorunlu koltuk ferdi kaza sigortası, makine kırılması, montaj sigortalan, inşaat sigortalan, elektronik cihaz sigortalan, hayvan hayat, kümes hayvanlan hayat, hastalık sigortası, kasko sigortası ile hırsızlık sigortası genel şartlarında zorunlu olarak düzenlenmiştir. Buna göre, taraflar zarar miktarında anlaşamadıkları takdirde bu miktar hakem bilirkişilerce saptanmak zorundadır44. Sigortacıdan tazminat talebinde bulunulması veya bu amaçla dava açılması hâlinde zarar miktarıyla ilgili hakem bilirkişi kararı tazminatın saptanmasına esas teşkil eder
Hakem bilirkişiler zarar miktarının tespiti ve sigortalanan menfaatin rizikonun gerçekleşmesi sırasındaki değerini saptamaya yarayacak kayıt ve belgeleri toplama yetkisine sahip olup, hasar yerinde incelemede de bulunabilirler. Hakem bilirkişilerin veya üçüncü hakem bilirkişinin zarar miktarı konusunda vereceği karar kesin olup, taraflan bağlar. Hakem bilirkişi kararlarına, ancak zarar miktarının gerçek durumdan önemli şekilde farklı olduğu anlaşılırsa itiraz edilebilir ve bu kararların iptali kararın tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde rizikonun gerçekleştiği yerdeki ticaret davalarına bakmaya yetkili mahkemeden istenebilir.
Tahkim: Sigorta ettiren veya sigorta sözleşmesinden menfaat sağlayan kişiler ile riski üstlenen taraf arasında sigorta sözleşmesinden doğan uyuşmazlıkların çözümü amacıyla Birlik nezdinde bir “Sigorta Tahkim Komisyonu” oluşturulmuştur (SK.m.30). Sigortacılık yapan kuruluşlardan, sigorta tahkim sistemine üye olmak isteyenler, durumu yazılı olarak Komisyona bildirmek zorundadır. Sigorta tahkim sistemine üye olan kuruluşlarla uyuşmazlığa düşen kişi, uyuşmazlık konusu sözleşmede özel bir hüküm olmasa bile tahkim usulünden faydalanabilir. Komisyona gidilebilmesi için, sigortacılık yapan kuruluşla uyuşmazlığa düşen kişinin, uyuşmazlığa konu teşkil eden olay ile ilgili olarak sigortacılık yapan kuruluşa gerekli başvurulan yapmış ve talebinin kısmen ya da tamamen olumsuz sonuçlandığını belgelemiş olması gerekir. Sigortacılık yapan kuruluşun, başvuru tarihinden itibaren 15 iş günü içinde yazılı olarak cevap vermemesi de Komisyona başvuru için yeterlidir. Mahkemeye ve Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümleri uyarınca Tüketici Sorunları Hakem Heyetine intikal etmiş uyuşmazlıklar ile ilgili olarak Komisyona başvuru yapılamaz.
Sigortacılık yapan kuruluşla uyuşmazlığa düşen kişinin Komisyona başvurusu, öncelikle raportörler tarafından incelenir. Raportörler en geç 15 gün içinde incelemelerini tamamlamak zorundadır. Raportörler tarafından çözümlendirilemeyen başvurular sigorta hakemine iletilir. Hakemler, görevlendirildikleri tarihten itibaren en geç dört ay içinde karar vermeye mecburdur. Aksi halde, uyuşmazlık yetkili mahkemece çözümlenir.
bb) Sigorta Tazminatının Tespiti
Sigorta tazminatı ile hasar miktarı aynı değildir. Sigortacı tarafından ödenecek tazminat miktarı, hasar miktan tespit edildikten sonra sigorta genel ve özel şartlarına göre ayrıca belirlenir . Kural, sigorta konusu menfaatte meydana gelen hasarın tamamen ödenmesi olmakla birlikte, bazı hâllerde sigortacı hasarın bir kısmını karşılamakla yükümlü olabilir49. Örneğin sigorta poliçesinde meydana gelen hasarın belirli bir oranının (müşterek sigortada olduğu gibi) teminat dışında bırakılacağı öngörülmüşse, sigortacı zararın tamamını değil de belli bir yüzdesini tazminat olarak ödeyecektir.
Sigorta tazminatının miktarı, sigorta konusu menfaatin rizikonun gerçekleştiği zamandaki değerine göre tespit edilir. Sigorta konusu malın değeri, kural olarak poliçede gösterilir. Ancak her nasılsa poliçede gösterilmemişse sigorta ettiren, bu malın rizikonun gerçekleştiği andaki değerini ispat etmekle yükümlüdür. Rizikonun gerçekleştiği anda, sigorta bedeli ile sigorta değeri arasında fark yoksa sigorta tazminatını belirlemek kolaydır. Tam hasar hâlinde tazminat tutarı, poliçede yazılı sigorta bedeli kadardır. Bu durumda herhangi bir hesaplama yapılması gerekmeksizin sigorta konusu menfaatin riziko kapsamına giren bir olay sonucunda tamamen hasara uğradığının tespit edilmesi yeterlidir50. Sigortacı, karşı tarafın uğradığı zarar daha fazla olsa bile poliçede yazılı sigorta bedelini ödeyerek sorumluluktan kurtulur. Buna karşılık, sigorta konusu mal kısmen hasara uğramışsa tespit edilen zarar miktan sigorta tazminatı olarak ödenir.
Eksik sigortada, tazminat miktan belirlenirken proporsiyon (orantı) kuralı geçerli olacağından sigortalıya ödenecek tazminat, zarar miktarından daha az olacaktır (TTK.m. 1462). Zira bu tür sigortalarda, sigorta ettiren, sigorta konusu menfaatin değerini düşük beyan etmek suretiyle, sigortacıya daha az prim ödemekte ve buna karşılık olarak sigorta teminatı da menfaatin belirli bir kısmını karşılamaktadır. Böylece, 100.000 TL değerindeki bir aracın kasko değeri 80.000 TL olarak (%20 düşük) gösterilmiş ve araçta 50.000 TL tutarında bir hasar meydana gelmişse, ödenmesi gereken tazminat miktarı %20 indirimle 40.000 TL olarak belirlenecektir.
Aynı şekilde, sigorta poliçesi müşterek sigorta şeklinde düzenlenmiş ve zararın belli bir kısmının sigorta ettirende kalacağı kabul edilmişse, tazminat hesaplanırken muafiyet oranı ölçüsünde zarardan indirim (tenzili muafiyet) yapılması gerekir. Muafiyet oranı poliçede genellikle belirli bir oran şeklinde gösterilir. Poliçede yazılı olan oranın sigorta bedeli üzerinden mi yoksa hasar miktan üzerinden mi hesaplanacağı sigorta özel şartlarına göre belirlenmelidir51.
Buna karşılık, müşterek sigortada meydana gelen hasar, sigorta poliçesinde öngörülen oranın altında ise, sigortacının tazminat ödeme yükümlülüğü doğmaz. Örneğin, poliçede sigorta bedelinin %20′ sinin sigortalı üzerinde kalacağı öngörülmüş ve rizikonun gerçekleşmesine bağlı olarak ortaya çıkan hasar sigorta bedelinin sigortalı üzerinde kalan kısmını aşmamışsa, sigorta şirketinden tazminat istenebilmesi mümkün
değildir
Aşkın sigorta hâlinde ise menfaat değerini aşan kısım geçersiz sayılarak sadece gerçek zarar miktan ödenir. Hemen belirtelim ki, aşkın sigorta hâlinde ödenecek tazminat miktarından herhangi bir indirim yapılması (eksik sigortada olduğu gibi orantı kuralının uygulanması) söz konusu değildir . Bu durumda, sigortacı, TTK. 1463 hükmü gereği, sigorta ettirene gerçek zararını ödeyerek sorumluluktan kurtulur.
Öte yandan, sigorta sözleşmesinin yapılması aşamasındaki yanlış veya eksik beyanlardan dolayı bazı hâllerde sigorta tazminatından indirim yapılması da söz konusu olabilir. Gerçekten, kasko sigortası yapılırken gerçeğe aykın beyanlarla araç çokluğu indirimi, bayan sürücü indirimi, evlilik veya yaş indirimi gibi indirimlerden yararlanarak düşük prim ödeyen sigorta ettirene karşı sigortacı sözleşmeyi feshedememekle birlikte, özel şartlara dayalı olarak, hasar gerçekleştiğinde sigorta tazminatından indirim yapma yetkisine sahiptir
Sigorta Tazminatının Ödenmesi
Sigorta tazminatının nakit (para) olarak ödenmesi gerekir. Ancak sigortanın konusuna ve taraflar arasındaki anlaşmaya göre aynî tazmin yoluna da gidilebilir (TTK.m. 1427/1). Örneğin, cam kırılmasına karşı sigortada kınlan camın yerine yenisinin takılacağı öngörülebilir. Aynı şekilde, fabrikadan alman otomobillere ilişkin taşıma sigortasında, taşıma sırasında tamamen hasar gören araçların yerine yenilerinin teslim edileceği kabul edilebilir.
Sigorta tazminatı kime ödenecektir?
Kural olarak sigorta şirketinden tazminat talebine sahip olan kişi, sigorta poliçesinde sigorta ettiren olarak gösterilen kişidir. Ancak, poliçede lehtar veya dain/mürtehin sıfatıyla başka bir kişi gösterilmişse, tazminat ödemesinin de bu kişiye yapılması gerekir. Rehin hakkı sahibinin açık muvafakati olmadan sigorta
Sigorta tazminatı ne zaman ödenecektir? Sigortacılık Kanunu m.32/3 gereğince, sigortacı, iyiniyet kurallarına aykırı olarak sigorta tazminatının ödenmesini geciktiremez. Yukarıda sayılan şartlardan da anlaşıldığı üzere, sigorta tazminatını ödeme yükümünün başlayabilmesi için rizikonun gerçekleşmesi ve sigorta teminatı kapsamına giren bir hasarın meydana gelmesi, sigortacının hasar tespitine ilişkin araştırmalarını tamamlaması gereklidir.
Sigorta tazminatı veya bedelinin muaccel olma zamanı, yeni kanunda 6762 sayılı Ticaret Kanunu’ndan farklı şekilde düzenlenmiştir. Gerçekten eski düzenlemede, muacceliyetin, “rizikonun gerçekleştiğini sigortacıya bildirme borcunun doğduğu tarihte” gerçekleşeceği kabul edilmiş iken56, 6102 sayılı TTK.m. 1427/2’de rizikonun gerçekleşmesi yeterli görülmeyerek rizikoyla ilgili belgelerin sigortacıya verilmesi ve sigortacının araştırmalarını bitirmesi de şart koşulmuştur5. Buna göre, “sigorta tazminatı veya bedeli, rizikonun gerçekleşmesini müteakip ve rizikoyla ilgili belgelerin sigortacıya verilmesinden sonra sigortacının edimine ilişkinBuna göre, sigortacının tazminat ödeme borcu, en geç zarar sigortalarında ihbardan 45 gün sonra, can sigortalarında ise 15 gün sonra muaccel hale gelecektir.
Sigorta şirketi, tazminat talebiyle kendisine başvurulmasına rağmen süresi içinde ödemede bulunmayacak olursa, sigorta tazminatını temerrüt faiziyle birlikte ödemek zorunda kalır. Sigortacının temerrüde düşmesi için aynca bir ihtar gönderilmesine gerek yoktur. Borç muaccel olunca,
Madde gerekçesinde de ifade edildiği üzere, sigortacı rizikonun gerçekleştiği kendisine ihbar yapılmadan öğrenmiş ise, muacceliyet için rizikonun gerçekleştiğine ilişkin ihbarın yapılmış olması aranmaz.
Yargıtay 11. HD. 25.10.2007, E.2006/10055, K.10366 sayılı kararında sigorta şirketinin olay tarihinde temerrüde düşmeyeceğini belirtmekle birlikte kanaatimizce hatalı şekilde temerrüt faizinin başlangıcı için ekspertiz raporunun düzenlendiği tarihin esas alınması gerektiğini hükme bağlamıştır:
sigortacı ihtara gerek kalmaksızın temerrüde düşer (TTK.m.1427/4). Bu durumda uygulanması gereken temerrüt faizi oranı, sigorta sözleşmesinde hüküm bulunmaması hâlinde 3095 sayılı Kanun hükümlerine göre tespit edilir. Sigortacıdan temerrüt faizi talep edebilmek için, usulüne uygun şekilde tazminat talebiyle sigortacıya başvurulmuş olması ve kanunda öngörülen sürenin geçmesine rağmen tazminatın ödenmemiş olması gerekir. Buna karşılık, sigorta şirketine herhangi bir bildirimde bulunulmamışsa, sigortacının icra takibi veya dava tarihinde temerrüde düştüğünün kabulü gerekir. Sigortacınıntemerrüt faizi ödeme borcundan kurtulmasını öngören sözleşme hükümleri TTK.m. 1427/5 gereğince geçersizdir.
Sigortacının tazminatını ödemekte gecikmesi hâlinde, sigortacıdan temerrüt faizi dışında 6098 sayılı BK.m.122 çerçevesinde faizle karşılanmayan munzam zararın (yeni deyimle aşkın zararın) tazmini de istenebilir. SigortacılıkKanunu m.32/3 gereğince, sigorta şirketleri, iyiniyet kurallarına aykırı olarak sigorta tazminatının ödenmesini geciktiremez. Bu hükme aykırı davranan sigortacı, karşı tarafın uğradığı tüm zararları karşılamak zorundadır
Sigortacının araştırmalarının bitmesi zaman alacak olursa, sigorta ettiren avans talep edebilir mi? Yeni kanunda, araştırmaların üç ay içinde tamamlanamaması hâlinde sigortacının hiç olmazsa avans ödemesinde bulunarak sigortalının mağduriyetini kısmen de olsa gidermesine olanak sağlanmıştır
Kısmi Tazminat Ödemelerinin Sigorta İlişkisine Etkisi: TTK.m. 1428 gereğince, sorumluluk sigortası dışındaki sigortalarda, aksine sözleşme yoksa, sigorta süresi içinde yapılan kısmi tazminat ödemeleri sigorta bedelinden düşülür. Buna göre, sigorta süresi içindeki her bir hasar ve tazminat ödemesi, ödenen tutar ölçüsünde teminatın da azalmasına yol açar . Ancak bu kuralın iki istisnası vardır: ilk olarak, taraflar
Öte yandan kısmi zarar hâllerinde taraflar sigorta sözleşmesini feshetme hakkına da sahiptirler (TTK.m. 1428/2). Ancak, sigortacı fesih hakkını, kısmi tazminat ödemesinden sonra kullanabilir.