15 Aralık 2024, Pazar
Yeni Yazılar

Sigorta Sözleşmesi

I. TANIMI VE ŞEKLİ

1. Tanımı

Sigorta sözleşmesi, sigortacının sigorta güvencesini üzerine aldığı ve sigorta ettirenin ise prim ödeme borcu altına girdiği her iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. TTK.m.l401’de ise sigorta sözleşmesi şu şekilde tanımlanmıştır: “Sigorta sözleşmesi, sigortacının bir prim karşılığında, kişinin para ile ölçülebilir bir menfaatini zarara uğratan tehlikenin, rizikonun, meydana gelmesi hâlinde bunu tazmin etmeyi ya da bir veya birkaç kişinin hayat süreleri sebebiyle ya da hayatlarında gerçekleşen bazı olaylar dolayısıyla bir para ödemeyi veya diğer edimlerde bulunmayı yükümlendiği sözleşmedir”.

Sigorta sözleşmesi, bir sigorta şirketi (sigortacı) ile sigorta ettirenin karşılıklı anlaşmasıyla kurulur. Uygulamada, sigorta sözleşmesi basılı teklifnamelerin sigorta ettiren tarafından imzalanması ve sigorta şirketinin poliçeyi hazırlayarak müşterisine vermesi ile işlerlik kazanmaktadır. Bu sözleşmeyle sigortacı, belirli konularda sigorta güvencesi sağlarken, sigorta ettiren ise sigortacıya prim ödemeyi kabul

TTK.m.l401/2’ye göre, ruhsatsız bir şirket ile onun bu durumunu bilerek yapılan sigorta sözleşmeleri hakkında Türk Borçlar Kanununun 604 ve 605 inci maddeleri (kumar ve bahis hükümleri) uygulanır.

etmektedir. Sigorta sözleşmesiyle ilgili olarak Türk Ticaret Kanununda hüküm bulunmayan hâllerde Borçlar Kanunu hükümleri uygulanır (TTK.m. 1451).

Sigorta sözleşmesinin geçerli bir şekilde meydana gelebilmesi için aşağıdaki hususları içermesi gereklidir:

  • Taraflar (sigortacı-sigorta ettiren)
  • Lehtar (sigorta alacaklısı, sigortalı)
  • Sigorta menfaati
  • Prim
  • Riziko
  • Sigorta bedeli
  • 2. Hukukî Niteliği

    Sigorta sözleşmesinin hukukî niteliği tartışmalıdır . Bir görüşe göre, sigorta sözleşmesi niteliği itibarıyla bir işgörme sözleşmesidir . Bununla sigortacı, sigorta ettirene sözleşmede öngörülen rizikolara yönelik bir güvence sağlar, karşılığında prim alır. Böylece, sigortacı, başkasına ait bir işi (rizikoyu taşıma) üzerine almakla sigorta ettirenin işini görmüş olmaktadır.

    İkinci görüş ise, sigorta sözleşmesinin kendisine özgü (sui generis) iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme niteliği taşıdığını savunur. Alman Hukukunda bu görüş hâkimdir. Buna göre, sigortacı, tahsil ettiği prim karşılığında sigortalıya karşı rizikoyu taşıma borcunu üzerine almaktadır. Sigortacının sorumluluğunun primin veya ilk taksitinin ödenmesiyle başlayacağını öngören TTK.m.1421 hükmü de bu görüşün bir yansımasıdır.

    Sigorta sözleşmesinin kendisine özgü bir sözleşme niteliği taşıdığı görüşüne bağlı olarak “tazminat teorisi” ve “riziko taşıma teorisi” olmak üzere iki ayrı teori ortaya atılmıştır. Tazminat teorisine göre, sigortacı rizikonun gerçekleşmesi üzerine sigortalıya bir para ödeme borcu altına girmektedir[1]. Bu görüş, rizikonun gerçekleşmemesi hâlinde sigorta sözleşmesinin tek tarafa borç yükleyen bir sözleşme olarak değerlendirilmesi sonucunu doğurduğu gerekçesiyle eleştirilir.

    Buna karşılık, riziko (tehlike) taşıma teorisi ise, sigortacının prim karşılığında sigortalıya ait rizikoları üzerine aldığını savunur[2]. Buna göre, sigortacı riziko taşıma yükümünü yerine getirdiği sürece prime de hak kazanır. Kanaatimizce, sigorta sözleşmesinin hukukî niteliğini en iyi açıklayan görüş, riziko taşıma teorisidir. Sigortacının ilk borcunun rizikoyu taşıma yükümlülüğü olarak düzenlenmesi (TTK.m.1421), sorumluluğun başlamasından önce sözleşmeden cayma hâlinde sigorta ettirenin primin yarısını ödemek zorunda kalması (TTK.m. 1430/3) ve sözleşmenin feshi hâlinde işlemeyen günlere ait ödenmiş primlerin sigorta ettirene geri verilmesi (TTK.m. 1419) gibi hükümleri göz önüne alındığında, 6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu’nda riziko taşıma teorisinin benimsendiği kabul edilebilir.

    3. Sigorta Sözleşmesinin Şekli

    Sigorta sözleşmesinin yapılması hiçbir şekle bağlı değildir[3]. Sigorta ilişkisinin doğması için sigortacı ile sigorta ettirenin sözleşmenin zorunlu unsurları üzerinde yazılı veya sözlü olarak anlaşmaları yeterlidir. Bütün sözleşmeler gibi sigorta sözleşmeleri de iki tarafın karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanları ile meydana gelir. Ancak, yeni TTK.m. 1405/1 ‘de sigortacının susmasına sonuç bağlanmıştır. Buna göre “sigortacı ile sigorta sözleşmesi yapmak isteyen kişinin, sözleşmenin yapılması için verdiği teklifname, teklifiıame tarihinden itibaren otuz gün içinde reddedilmemişse sigorta sözleşmesi kurulmuş sayılır \ Benzer bir düzenleme, hayat sigortalarıyla sınırlı olarak Sigortacılık Kanunu’nda da yer almaktadır (SK.m.11/2). Buna göre, “hayat sigortalarına ilişkin sözleşmelerin yapılmasına dair teklifnamenin sigorta şirketine ulaştığı tarihten itibaren otuz gün içinde sigorta şirketi tarafından reddedilmemesi hâlinde sigorta sözleşmesi yapılmış olur”.

    Sigorta sözleşmesinin geçerliliği açısından sigorta poliçesinin düzenlenip düzenlenmemesi önemli değildir. Ancak sözlü şekilde yapılan sigorta sözleşmelerinde ispat sorunu ile karşılaşılabilir. Bu durumda sigorta poliçesi, taraflar arasında bir sigorta sözleşmesinin bulunduğunu ispata yarar. Sigorta poliçesinin de bulunmadığı hâllerde ise ticarî defterler, tarafların beyanları gibi delillerden yararlanılarak sözleşmenin varlığı ispat edilebilir (TTK.m. 1424/3)
    4. Sigorta Sözleşmesinin Düzenlenmesinde Uyulması Gereken Esaslar

    5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’na göre, sigorta sözleşmelerinin düzenlenmesinde aşağıdaki kurallara uyulması gerekmektedir (SK.m. 11):

    Sözleşme Koşullarının Genel Şartlara Uygun Olması: Sigorta sözleşmelerinin ana muhtevası, Müsteşarlıkça onaylanan ve sigorta şirketlerince aynı şekilde uygulanacak olan genel şartlara uygun olarak düzenlenir. Ancak, sigorta sözleşmelerinde işin özelliğine uygun olarak özel şartlar tesis edilebilir. Bu hususlar, sigorta sözleşmesi üzerinde ve özel şartlar başlığı altında herhangi bir yanılgıya neden olmayacak şekilde açık olarak belirtilmelidir.

    Sigortalının Bilgilendirilmesi: Sigorta sözleşmesinin kurulması ve devamı sırasında sigortacının sigortalıya yeterli bilgiyi vermesi (sigortalıyı aydınlatması) gereklidir. Sigortacılık Kanunu’na göre, sigorta şirketleri ve sigorta acenteleri tarafından, gerek sözleşmenin kurulması gerekse sözleşmenin devamı sırasında sigorta ettiren, lehtar ve sigortalıya yapılacak

    # #                                                                                                                                  o

    bilgilendirmeye ilişkin hususlar bir yönetmelikle düzenlenir. Buna göre, sigorta sözleşmesinin müzakeresi, kurulması ve devamı sırasında, bilgilendirme yükümlülüğü gereği gibi yerine getirilmemiş veya sigortacı hakkında yanıltıcı bilgi verilmiş ya da yönetmelikte düzenlenen Bilgilendirme Formu gereği gibi teslim edilmemiş yahut Bilgilendirme Formunda yer alan bilgiler gerçeğe aykırı şekilde düzenlenmiş ve bu hâllerden herhangi biri sigorta ettirenin kararma etkili olmuş ise, sigorta ettiren sigorta sözleşmesini feshedebileceği gibi, varsa uğradığı zararın tazminini de talep edebilir (BİY.m.7).

    Sözleşmede Teminat Dışı Risklerin de Gösterilmesi: Uygulamada sigorta poliçelerinde genellikle teminata alınan riskler gösterilmekte, teminat dışı hâller için ise genel şartlara

    atıf yapılmakla yedirilmektedir. Bu durum, daha sonradan çeşitli uyuşmazlıklara sebebiyet verdiğinden, Sigortacılık Kanunu, sigorta sözleşmelerinde kapsam içine alınmış olan riskler haricinde, kapsam dışı bırakılmış risklerin de açıkça gösterilmesini şart koşmuştur. Ayrıca, Kanun, sözleşmede belirtilmemiş olan riskler için, teminat kapsamında sayılma yaptırımı getirmiştir. Böylece, sigorta teminatı kapsamının sözleşmede açık bir şekilde yazılması zorunlu kılınmıştır.

    Sözleşmenin Duru Bir Dile Sahip Olması: Sigorta sözleşmelerinde sorun oluşturan hususlardan biri de, metinde kullanılan terimlerin çoğu kez sigortalı tarafından anlaşılamamasıdır. Sigortacılık Kanunu, bu konuda yerinde bir düzenleme getirerek sigorta sözleşmesinde yabancı kelimelere yer verilemeyeceğini, gerekli durumlarda ise yabancı kelimelerin karşılığı olarak Türk Dil Kurumu tarafından belirlenen kelimelerin kullanılmasının esas olduğunu hükme bağlamıştır.

    5. Sigorta Poliçesi ve işlevi

    Sigorta sözleşmesinin yapılması bakımından sigorta poliçesi, tarafların hak ve borçlarını gösteren ve sigortacı tarafından düzenlenip imzalanan sigorta ilişkisinin varlığını ispata yarayan bir belgedir . Sigorta sözleşmesi yapıldıktan sonra sigortacı, sigorta koşullarını içeren bir poliçe düzenleyerek sigorta ettirene vermek zorundadır. Sigortacı; sigorta sözleşmesi kendisi veya acentesi tarafından yapılmışsa, sözleşmenin yapılmasından itibaren yirmidört saat, diğer hâllerde onbeş gün içinde, yetkililerce imzalanmış bir poliçeyi sigorta ettirene vermekle yükümlüdür. Sigortacı poliçenin geç verilmesinden doğan zarardan sorumludur (TTK.m. 1424). TTK.m. 1425’e göre, sigorta poliçesi, tarafların haklarını, temerrüde ilişkin hükümler ile genel ve varsa özel şartlan içermeli, rahat ve kolay okunacak biçimde düzenlenmelidir. Uygulamada, sigorta poliçeleri, bakanlıkça onanmış sigorta genel şartlarını içeren matbu ve kapsam olarak diğerleriyle aynı özellikleri taşıyan belgeler şeklinde düzenlenmektedir. Ancak, poliçenin ve zeyilnâmenin eklerinin içeriği teklifnameden veya kararlaştırılan hükümlerden farklıysa, anılan belgelerde yer alıp teklifnameden değişik olan ve sigorta ettirenin, sigortalının ve lehtarın aleyhine öngörülmüş bulunan hükümler TTK.m. 1425/2 gereğince geçersizdir.

    Poliçede prim borcunun tahsiline ilişkin bir kayıt olmadığı sürece, poliçe makbuz hükmünde değildir . Bu bakımdan, sigorta ettirenin poliçenin kendisine teslim edilmiş olmasını delil göstererek ödeme iddiasında bulunması, bu tür bir kaydı içeren poliçeler (zorunlu trafik sigortası, otobüs zorunlu koltuk ferdi kaza sigortası poliçeleri gibi) de söz konusu olur.

     

    Poliçenin düzenlenmesinden sonra sigorta genel şartlarında bir değişiklik meydana gelirse, bu durum mevcut sigorta ilişkisini ne şekilde etkiler? Bu sorunun cevabı TTK.m. 1425/3’te sigortalıyı koruyacak şekilde hükme bağlanmıştır. Buna göre, “kanunlarda aksine hüküm bulunmadıkça, genel şartlarda sigorta ettirenin, sigortalının veya lehtarın lehine olan bir değişiklik hemen ve doğrudan uygulanır. Ancak, bu değişiklik ek prim alınmasını gerektiriyorsa, sigortacı değişiklikten itibaren sekiz gün içinde prim farkı isteyebilir. İstenilen prim farkının sekiz gün içinde kabul edilmemesi hâlinde sözleşme eski genel şartlarla devam eder”.

    1. TARAFLARI

    Sigorta sözleşmesi iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme niteliği taşımakta olup, bu sözleşmede sigortacı ve sigorta ettiren olmak üzere iki taraf vardır.

    İ.    Sigortacı

    5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’na göre ülkemizde sigorta sözleşmesi yapabilecek kuruluşlar, ya bir anonim şirket veya kooperatif niteliği taşımak zorundadır. Hiç kuşkusuz, bütün anonim şirket ve kooperatifler sigortacı sıfatıyla sigorta sözleşmesi yapamazlar. Sigortacılık faaliyetinde bulunacak şirketlerin, daha önce açıkladığımız gibi kanunda öngörülen şartlan yerine getirmesi ve Müsteşarlıktan ruhsat alması gereklidir. Kanuna aykırı olarak ruhsatsız faaliyet gösterenlerin işyerleri, Bakanın talebi üzerine valiliklerce bir yılı geçmemek üzere geçici olarak kapatılacağı gibi ilan ve reklamları da durdurulur ya da toplatılır (SK.m.34). Ayrıca, ruhsat almaksızın sigorta sözleşmesi yapanlara karşı cezaî yaptınmlar uygulanır (SK.m.35). Buna karşılık, ruhsatsız bir şirket ile onun ruhsat almamış olduğunu bilerek yapılan sigorta sözleşmeleri hakkında Borçlar Kanunu’nun kumar ve bahse ilişkin m.604-605 hükümleri uygulanır (TTK.m. 1401/2).

    2. Sigorta Ettiren

    Sigorta sözleşmesinin diğer tarafında “sigorta ettiren” yer alır. Bir kişinin sigorta sözleşmesi yapabilmesi için medenî hakları kullanma yetkisine sahip ve reşit olması gereklidir. Medenî haklan kullanma yetkisi ile kastedilen, insanın aklî dengesinin yerinde olması ve yaptığı davranışların neden ve sonuçlarını kavrayacak olgunluğa ulaşmış olmasıdır, dolayısıyla, akıl hastaları ve küçük çocuklar sigorta sözleşmesi yaptıramazlar.

    Buna karşılık, “sigorta ettiren” ile “sigortalı” kavramları

    birbirinden farklı anlamlara gelir . Sigorta ettiren, belirli rizikolara karşı sigorta sözleşmesi yaptıran ve sigorta primini ödemekle yükümlü olan kişidir (TTK.m. 1430). Sigortalı ise bir sigorta sözleşmesi ile menfaatleri güvence altına alınmış olan kişidir. Sigorta sözleşmesinden doğan borçları yerine getirmekle yükümlü olan sigorta ettiren olduğu hâlde, sigorta tazminatını talep hakkı sigortalıya aittir. Bu bakımdan, sigorta ettirenin fiil ehliyetini haiz olması şart olduğu halde, sigortalı fiil ehliyeti olmayan bir kişi de olabilir.

    Sigorta ettiren ile sigortalı aynı kişi olabileceği gibi ayrı kişiler de olabilir. Örneğin, A kişisi, evini yangına karşı sigortalamışsa bu kişi hem sigorta ettiren hem de sigortalı konumundadır. Aynı şekilde, bir seyahat şirketine ait otobüs ile birlikte bu araçta bulunan yolcular da sigorta edilmişse herhangi bir kaza olduğunda yolcular sigortalı sıfatıyla sigorta şirketinden tazminat talep edebilir. Bu durumda seyahat şirketi, sigorta ettirdiği otobüs açısından hem sigorta ettiren hem de sigortalı statüsündedir. Yolcular için yapılan kaza sigortasında ise seyahat şirketi sigorta ettiren, yolcular sigortalı niteliği taşır.

    III. SÖZLEŞMENİN UNSURLAR

    Sigorta sözleşmesinin kurulmasında                taraflarca

    belirlenmesi gereken temel unsurlar, “sigorta            menfaati”,

    “riziko”, “sigorta bedeli” ve “prim” olmak üzere dört başlık altında toplanabilir.

    1. Sigorta Menfaati

    Sigorta ettiren ile sigortacı arasındaki sigorta ilişkisinin esas konusu sigorta menfaatidir. Sigorta güvencesi, maddî (ekonomik) nitelik taşıyan, para ile ölçülebilen menfaatleri kapsar. Bu menfaat, araba, ev, işyeri gibi maddî nitelikteki bir mal olabileceği gibi, bir alacak, üçüncü bir kişiye verilecek zararın tazmin edilmesi, kâr kaybı, bir ressamın tablosu, bir buluş, vücut güzelliği gibi para ile ölçülebilme olanağı sınırlı olan değerler de olabilir. Bu noktada önemli olan, söz konusu değerin sigorta güvencesine alınmasında kişinin menfaatinin bulunmasıdır. Ancak her türlü menfaatin sigorta edilmesi de mümkün değildir. Bir menfaatin sigorta edilebilmesi için yasal olarak geçerlilik taşıması, kanuna ve ahlâka aykırı olmaması gerekir. Örneğin, kaçak bir malın nakliyesi sırasında kaza sonucunda hasar görme tehlikesine karşı sigorta edilmesi mümkün değildir.

    TTK.m. 1408’e göre, sigorta sözleşmesinin yapılması anında, sigortalanan menfaat mevcut değilse, sigorta sözleşmesi

    geçersizdir. Sözleşmenin yapıldığı anda varolan menfaat, sigorta süresi içinde ortadan kalkarsa, sözleşme o anda geçersiz olur.

    2. Riziko

    Sigorta sözleşmesinin temel unsurlarından biri de rizikodur. Sigorta sözleşmesi, sigortalının menfaatine zarar verebilecek tehlikelere karşı yapılır. Riziko, zarar verme özelliği olan olayların gerçekleşme olasılığıdır. Örneğin, yangın, hırsızlık, trafik kazası gibi olaylar birer rizikodur.

    Sigorta açısından bir olayın riziko olarak nitelendirilebilmesi için şu özellikleri taşıması gereklidir:

    • Riziko olarak nitelendirilen olayın gerçekleşip gerçekleşmeyeceği şüpheli veya meydana geleceği tarih belirsiz olmalıdır.
    • Riziko, kişinin kendisini veya malvarlığını tehdit eden bir olay olmalıdır.
    • Riziko, ileride meydana gelecek bir olaya ilişkin olmalıdır.

    Buna karşılık, bazı olaylar, yukarıda sayılan özellikleri taşısalar bile sigorta sözleşmesi açısmdan riziko olarak kabul edilemezler. Bu olaylar şu şekilde sıralanabilir:

    • Doğa kanunlarına göre meydana gelmesi mümkün olmayan olaylar
    • Sigorta ettiren veya sigortalının kasıt veya hilesi sonucunda gerçekleşen olaylar
    • Ahlâk ve adaba aykırı davranışlar sonucu gerçekleşen olaylar

    Aynı şekilde, sigorta ettirenin veya sigortalının, kanunun emredici hükümlerine, ahlâka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı bir fiilinden doğabilecek bir zararını teminat altına almak amacıyla sigorta yapılamaz (TTK.m. 1404). Sigortacı, sigorta süresi içinde gerçekleşen rizikolardan dolayı sigortalıya karşı sorumludur. Bu sorumluluk ne zaman başlar? Kanunumuza göre sigortacının sorumluluğu, primin veya ilk taksitin ödendiği tarihten itibaren başlayacaktır (TTK.m. 1421/1). Ancak tarafların anlaşmasıyla sigorta ettiren lehine olarak sorumluluğun başlayacağı tarih öne alınabilir Örneğin, sigorta sözleşmesi 19 Mayıs’ta yapılmış ve prim 4 Haziran’da ödendiği hâlde sigortacının 4 Haziran yerine sözleşme tarihi olan 19 Mayıs’tan itibaren sorumlu olacağı kararlaştınlabilir.

    Buna karşılık, anlaşmayla bu sorumluluk daha ileri bir tarihe alınamaz. Örneğin, ikinci taksitin ödeneceği tarihe kadar sigortacının sorumlu olmayacağını öngören sözleşme hükümleri geçersizdir. Taşıma rizikolarına ilişkin sigortalarda kanun farklı bir düzenlemeye gitmiştir. Gerçekten, kara ve denizde eşya taşıma işlerine ilişkin sigortalarda, sigortacının sorumluluğu sözleşmenin yapıldığı andan itibaren başladığı gibi, sigorta priminin de sözleşme anında peşin ödenmesi gerekir (TTK.m. 1401/1; m. 1431/1).

    3. Sigorta Bedeli
    Sigorta ettirenin sigortacıya ödemek zorunda olduğu sigorta ücretine prim adı verilir. Prim, sigorta edilen tehlikenin gerçekleşmesi hâlinde ödenecek olan sigorta tazminatını veya bedelini karşılamak üzere sigorta ettirenden alman paradır (TTK.m. 1430). Sigorta primi, peşin olarak ödenebileceği gibi taksitlere de bölünebilir (TTK.m. 1430/1).Sigorta bedeli, sigorta poliçesinde gösterilen ve rizikonun gerçekleşmesi hâlinde sigorta değerini geçmemek kaydıyla sigortalıya ödenecek olan azamî tutardır. Mal sigortalarında sigorta bedeli ile sigorta tazminatı her zaman eşit değildir. Sigorta tazminatı, rizikonun meydana gelmesi üzerine ortaya çıkan ve sigortalının gerçek zararına karşılık gelen miktardan sigortacının sorumlu olduğu kısmı gösterir. Zararın az olduğu hâllerde, sigorta tazminatı sigorta bedelinden düşüktür. Sigorta bedeli, sigortalıya ödenecek tazminatın üst sınmnı gösterir. Hayat sigortalarında ise sigorta bedeli ile riziko gerçekleştiğinde ödenecek olan para arasında bir fark yoktur

    4. Prim

    TTK.m. 1430/11 gereğince, sigorta primi nakden ödenir. İlk taksitin nakden ödenmesi şartıyla, sonraki primler için kambiyo senedi verilebilir; bu hâlde, ödeme kambiyo senedinin tahsili ile gerçekleşir. Buna göre, sigorta priminin hiç olmazsa ilk taksitinin nakit olarak ödenmesi koşuluyla diğer taksitler için bono veya çek verilmesi mümkündür. Kanaatimizce, nakit ödemenin mutlaka parayla yapılması şart olmayıp, kredi kartıyla yapılacak ödemeler de nakit ödeme olarak kabul edilmelidir.

    Sigorta primi zamanında ödenmediği takdirde sigortacının sözleşmeden cayma veya sözleşmeyi fesih hakkı doğar. Buna göre, ilk taksit veya peşinatın ödenmemesi hâlinde sigortacı cayma hakkına sahip iken, izleyen taksitlerin ödenmemesi, sigortacıya sözleşmeyi feshetme yetkisi verir. Kanuna uygun olarak istenilen sigorta primini ödemeyen sigorta ettiren mütemerrit olur (TTK.m. 1434/1). İlk taksiti veya tamamı bir defada ödenmesi gereken prim, zamanında ödenmemişse, sigortacı, ödeme yapılmadığı sürece, sözleşmeden üç ay içinde cayabilir. Bu süre, vadeden başlar. Prim alacağının, muacceliyet gününden itibaren üç ay içinde dava veya takip yoluyla istenmemiş olması hâlinde, sözleşmeden cayılmış olunur (TTK.m. 1434/2). İzleyen primlerden herhangi biri zamanında ödenmez ise, sigortacı sigorta ettirene, noter aracılığı veya iadeli taahhütlü mektupla on günlük süre vererek borcunu yerine getirmesini, aksi hâlde, süre sonunda, sözleşmenin feshedilmiş sayılacağını ihtar eder. Bu sürenin bitiminde borç ödenmemiş ise sigorta sözleşmesi feshedilmiş olur (TTK.m. 1434/3). Sigortacının, sigorta ettirenin temerrüdü nedeniyle Türk Borçlar Kanunundan doğan diğer hakları saklıdır. Bir sigorta dönemi içinde sigorta ettirene iki defa ihtar gönderilmişse sigortacı, sigorta döneminin sonunda hüküm doğurmak üzere sözleşmeyi feshetme hakkına da sahiptir (TTK.m. 1434/4).

    Prim borcunun ödenmesi, sigorta sözleşmesinin kurulması bakımından gerekli olmamakla birlikte, sigortacının sorumluluğunun başlayabilmesi için hiç olmazsa ilk taksitin ödenmiş olması gerekir. Dolayısıyla, taraflar arasında sözleşme yapılmış olması, sigorta teminatından yararlanabilmek için yeterli değildir. Sigortacı, prim ödemesi yapılmadığı sürece herhangi bir sorumluluk taşımaz (TTK.m. 1421) .

     

     

     

    59

Cevapla