Kredi hayat sigortası, kredi borçlusunun ölümü hâlinde bakiye kredi alacağını teminat altına alan bir sigortadır . Bu sigorta, ticarî hayatta özellikle bankaların tüketici kredisi veya kredi kartı müşterilerine yönelik olarak yapılır, uygulamada kredi hayat sigortası, tüketici kredilerinde, adeta zorunlu bir sigorta gibi sunulmaktadır. Ancak, kredi hayat sigortasının yaptırılması isteğe bağlı olup, müşteri tarafından talep edilmedikçe kredinin bir şartı olarak ileri sürülmesi veya kendiliğinden yenilenmesi TKHK.m. 10′ a aykırıdır . Kredi hayat sigortası ile borç ödeme sigortası, bazı yönleriyle birbirine benzemekle birlikte, farklı niteliğe sahip olan sigorta türleridir. Her iki sigorta da, müşterisine kredi kullandırmış olan bankanın kredi alacağına kavuşmasını güvence altına almaktadır. Ancak, kredi hayat sigortasındariziko, kredi borçlusunun beklenmeyen şekilde ölmesi iken, borç ödeme sigortasında sigortanın konusunu, kredi borçlusunun işsiz kalması veya iş göremezlik nedeniyle borcunu geçici bir süre ödeyemeyecek duruma gelmesi oluşturur. Kredi hayat sigorta sözleşmesi genel olarak, kredi alanın ölümü üzerine, bakiye kredi borcunun ödenmesine yönelik güvence sunan özel bir hayat sigortasıdır. Bu tür sözleşmelerde, kredi verenin, kredi alanın kredi ilişkisi boyunca hayatta kalmasında menfaati bulunduğundan, kredi borçlusunun hayatı üzerine sigorta sözleşmesi akdedilmektedir. Diğer sigorta sözleşmelerinde olduğu gibi, kredi hayat sigortası sözleşmesinin kurulması da belli bir şekil şartına bağlı olmayıp sigortacı ile sigorta ettirenin icap ve kabulleriyle sözleşme vücut bulur5. Bu sigortanın amacı, kredi kullanan gerçek kişilerin ölümü veya kazaen maluliyeti hâlinde kredinin ödenmemesi nedeniyle mirasçıların mağdur olmalarının önlenmesidir. Bu tür sigorta sözleşmelerinde sigorta tazminatının ödenme şartlan doğduğunda, öncelikle kredi borcu miktarınca bankaya ödeme yapılır, sigorta bedelinden bakiye bir miktar kalırsa mirasçılara tazminat ödemesi yapılır. Ülkemizde kredili hayat sigortasına ilişkin genel şartlar mevcut olmadığından, sigorta poliçeleri hayat sigortası genel şartları ile ferdi kaza sigortası genel şartları çerçevesinde düzenlenmektedir. Kredi hayat sigortalanyla ilgili olarak uygulamada iki önemli sorunla karşılaşılmaktadır: Sigorta Poliçesinin Kendiliğinden Yenilenmemesi: Kredi hayat sigortası poliçeleri, uygulamada bir yıl süreli olarak yapılmakta ve genellikle ikinci yıl müşteri tarafından talepte bulunulmadığından yenilenmemektedir. Bu sorunu aşmanın yolu, sigorta poliçesinin kredi süresi dikkate alınarak bir yıldan uzun süreli olarak yapılması veya sözleşmeye konulacak bir hükümle poliçenin her yıl kendiliğinden (talep olmaksızın) yenilenmesinin sağlanmasıdır. Ancak, uygulamada genellikle kredi müşterisinin ölümü üzerine bu durumun farkına varılmaktadır. Buna göre, alacaklı bankanın bakiye kredi alacağını ölen müşterinin mirasçılarından talep etmesi sonucunda, mirasçılar alacağın sigorta şirketinden istenmesi gerektiğini ileri sürerek itiraz etmektedir. Ömek olarak aldığımız Akbank’a ait kredi sözleşmesinin 11. maddesinde, “borçlu banka ile mutabık kaldığı ve aşağıda yer alan prim ödeme koşulları kapsamında, belirlenen sigorta şirketine banka alacağının tamamen tahsil edileceği tarihe kadar hayat sigortası yaptırmayı ve bu sigortada Akbank T.A.Ş.nin dain ve mürtehin olarak gösterildiğini, sigorta süresi içinde borçlunun vefatı hâlinde sigorta şirketince ödenecek tazminattan o tarihteki bankaya olan borcun mahsubundan sonra kalacak olan meblağın kanuni mirasçılarına ödenmesini, işbu sigorta sözleşmesinin kredi geri ödemesi sonuna kadar yenileneceğini kabul, beyan ve taahhüt etmiştir” hükmü yer almaktadır. Kredi hayat sigortası, zorunlu bir sigorta olmayıp kredi kullanan kişinin isteğine bağlı olarak yapılan bir sigorta türüdür. Kredi sözleşmesinde borçlu taraf, banka lehine olarak kredili hayat sigortası yaptırmayı ve banka alacağının tamamen tahsil edileceği tarihe kadar poliçeyi yeniletmeyi taahhüt etmiştir. Diğer bir deyişle, kredi hayat sigortası alacaklı banka lehine yapılmakla birlikte, sigorta yaptırma yükümlülüğü kredi borçlusuna aittir. Kredi alacaklısı bankanın bu tür bir talep olmaksızın kendiliğinden poliçeyi yenilemesini beklemek mümkün olmadığı gibi, kredi sözleşmesinde bankaya bu tür bir yükümlülük de getirilmemiştir. Bu durumda, kredi sözleşmesi hükümlerine bağlı olarak bankanın kredi hayat sigortası poliçesinin yenilenmemesinden dolayı sorumlu tutulmasına olanak bulunmamaktadır Yargıtay kararlarında da, kredi sözleşmesi incelenerek sözleşmede bankaya bu yönde bir yükümlülük getirilmediği sürece poliçenin yenilenmemesinden dolayı sorumlu tutulamayacağı kabul edilmektedir. Görüldüğü gibi, gerek kanun gerekse sigorta genel şartları, sigortacının sözleşme yapılırken gerçek durumu bildiği takdirde sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır koşularla yapmasına sebep olacak hususları bildirme yükümlülüğünü sigorta ettirene vermiştir. Ölümünden kısa bir süre önce hayat sigortası yaptıran kişinin bu durumu kendisine sorulmasa dahi sigorta şirketine bildirmek zorunda olduğunun kabulü gerekir. Dolayısıyla, beyan yükümlülüğü kasten ihlal edildiğinden sigorta şirketinin tazminat ödeme yükümlülüğünün bulunmadığı sonucuna varılacaktır. Buna karşılık, sigorta ettirenin beyanda bulunmaması, sigortacının veya acentenin bilgilendirme yükümlülüğünü yerine getirmemesinden kaynaklanmışsa, sigortacının sorumluluğu yoluna gidilebilir. Gerçekten, uygulamada özellikle bankalar tarafmdan poliçe tanzim edilirken müşterilere imzalatılan “kredi hayat sigortaları başvuru formları” incelendiğinde, genellikle sigortalıya ilişkin kimlik bilgileri ile kullanılan krediye ilişkin bilgilerin doldurulduğu, sağlık durumuna ilişkin bilgilerin ise boş bırakıldığı görülmektedir. Uygulamada bu tür formlar, genellikle krediyi kullandıran banka personeli tarafından müşteriye hiçbir soru yöneltmeksizin düzenlenmekte ve krediye ilişkin bütün evrakla birlikte topluca sigortalıya imzalatılmaktadır. Bu bakımdan müşterilerin kendilerine sunulan birçok form içerisinde hangi bilgileri beyan etmesi gerektiğini bilmemesi gayet doğaldır. Buna karşılık, (aynı zamanda sigorta şirketinin acentesi olan) banka personeli bu alanda eğitimli olup, müşteriden hangi bilgileri alması gerektiğini bilir. Bu bakımdan sigorta şirketi acentesi olan bankanın müşteriye gerekli sorulan yönelterek formu ona göre doldurması beklenir. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu hükümlerine istinaden yayımlanan “Sigorta Sözleşmelerinde Bilgilendirmeye İlişkin Yönetmelik”52 m.5/3 uyarınca “Sigortacı, dürüstlük ilkeleri çerçevesinde; sözleşmenin müzakeresi, kurulması ve devamı sırasında sigorta ettirene, sigortayla ilgili teknik konularda yardımcı olmak, yapılacak veya yapılmış sigortacılık işleminin özellikleri ve sözleşmeye konu sigorta teminatı ile sigortanın işleyişi hakkında gerekli her türlü bilgiyi sözlü ve yazılı olarak sağlamak ve sigorta ettireni yanıltıcı her türlü hâl ve davranıştan kaçınmak zorundadır”. Birçok olayda aynı zamanda sigorta şirketinin acentesi olan banka tarafından bu bilgilendirmenin yapılmadığı, buna bağlı olarak formda sağlık beyanının boş bırakıldığı, aradan uzun zaman geçmesine rağmen eksikliğin tamamlanması hususunda sigortalıya başvurulmadığı görülmektedir. Kanaatimizce, sigorta şirketinin kendi hatasından kaynaklanan bu durumdan lehine sonuç çıkarmaya çalışması MK.m.2 ile bağdaşmaz. 4. Mevduat Sigortası a) Kavram Mevduat sigortası, tasarruf sahipleri tarafından bankalara yatırılan mevduatın geri ödenmesini güvence altına almak amacıyla oluşturulan bir sigorta sistemidir53. Bugünkü şekliyle ilk olarak Çekoslovakya’da başlayan, ancak ABD’de gelişerek diğer ülkelere de örnek oluşturan mevduat sigortası sistemi, ülkemizde de tasfiye fonu ve tedrici tasfiye sisteminin yetersizliği karşısında 1983 yılından itibaren uygulanmaktadır. Mevduat sigortası sistemi, tasarruf sahiplerine mevduatının her halükarda geri ödeneceği hususunda bir güvence sağlayarak özellikle finansal panikler sonucunda bankacılık sisteminin çökmesini engellemeyi amaçlamaktadır
5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 63. maddesine göre, Kredi kuruluşları nezdindeki tasarruf mevduatı ve gerçek kişilere ait katılım fonlan, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından sigorta edilir. Böylece, mevduat sigortası faaliyeti, devlet güvencesi altında yürütülmektedir. Mevduat sigortası, mevduat sahibi ile TMSF arasında yapılan bir sözleşmeye dayanmaz. Kanun gereği mevduat hesabımn açılmasıyla birlikte otomatik olarak, kendiliğinden sigorta da yapılmış olur. Sigorta primlerini ödeme yükümlüğü, mevduat sahiplerine ait olmayıp, bankalar tarafından yerine getirilir (BankK.m.63/II). Buna göre, bankalar topladıkları tasarruf mevduatının belirli bir oranı üzerinden hesaplanan sigorta primini TMSF’ye ödemek zorundadır. TMSF, şartların oluşması hâlinde, mevduat sahiplerine sigorta teminatı kapsamında ödeme yapmakta ve böylece, mevduat sahipleri, sınırlı da olsa, mevduat sigortasıyla sağlanan korumadan yararlanmaktadır.
Mevduat sigortası, mevduat sahiplerine sınırlı koruma sağlar. Öncelikle, bütün mevduat sahipleri değil, gerçek kişilere ait mevduat hesaplan, bunlar içinden de tasarruf mevduatı niteliği taşıyan mevduat bakımından sigorta teminatı sağlanmıştır. Dolayısıyla, tüzel kişilerin mevduat hesaplan ile gerçek kişilere ait olsa bile ticari mevduat hesaplan için mevduat sigortası koruması söz konusu değildir. Aynca, BDDK tarafmdan belirlenen sigorta limitini aşan tasarruf mevduatı da sigorta kapsamı dışında kalır. Buna göre, bir gerçek kişiye ait mevduat hesaplarının anapara ve faiz tutarları toplamının 50.000 TL’ye kadar olan kısmı sigorta kapsamındadır (1143 sayılı BDDK karan m.2). Bunun gibi, sigorta, bütün bankalardaki mevduat için değil de, Türkiye’de faaliyet gösteren ve mevduat kabulüne yetkili bulunan bankaların yurt içi şubelerindeki mevduat bakımından hüküm ifade etmektedir.
Mevduat sahiplerine Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu aracılığıyla sağlanan bu güvencenin gerçek anlamda bir sigorta ilişkisi doğurup doğurmadığı tartışılabilir. TTK.m. 1453 uyarınca, rizikonun gerçekleşmesinde menfaati bulunanlar, bu
menfaatlerini sigorta ettirebilirler. Dolayısıyla borçlunun borcunu ödememesi riskine karşı alacaklı tarafından sigorta sözleşmesi yapılması mümkündür. Buna göre, alacaklı, bir sigorta şirketiyle anlaşarak ödeyeceği prim karşılığında belirli alacaklarının ödenmemesi riskini devretmekte ve borçlunun ödemeden aczi hâlinde sigortacıdan tazminat almaya hak kazanmaktadır. Mevduat sigortasında da benzer bir durum söz konusudur. Müşteriler tarafından bankaya yatırılan mevduattan kaynaklanan alacak hakkı, borçlunun (bankanın) ödeyememe riskine karşı TMSF tarafından sigorta edilmekte ve bankanın taahhütlerini yerine getiremediğinin tespiti üzerine fona devri sonucunda sigortaya tabi mevduat ödenmektedir. Bankacılık Kanunu, açık bir şekilde mevduatın “sigorta” edileceğini öngördüğü gibi, bankalara sigorta primi ödeme yükümlülüğü de getirmiştir. Bu açıdan, mevduat sigortası, bir tür “zorunlu sigorta” olarak kabul edilebilir.
Sigorta ilişkisindeki taraflar dikkate alınarak, mevduat sigortası açısından bankanın sigorta ettiren, TMSF’nin sigortacı, mevduat sahibinin sigorta lehtarı olduğu söylenebilir. Banka ile TMSF arasındaki sigorta ilişkisi, kanun gereği kendiliğinden (mevduat hesabının açılmasıyla) kurulmaktadır. Bankanın prim borcunu ödememesinin yaptırımı, bankanın gecikme zammı ödemesidir, yoksa TMSF’nin sözleşmeyi feshetme olanağı yoktur. TMSF, prim borcunun ödenip ödenmediğine bakılmaksızın, sigorta limiti kapsamındaki mevduatı, BankK.63/VI uyarınca mevduat sahiplerine ödemek zorundadır.
Mevduat sigortası da, diğer zorunlu sigorta türlerinde olduğu gibi, “başkası adına sigorta” niteliği taşımaktadır. Buna göre, sigorta, banka tarafından mevduat sahipleri lehine olarak yapılmakta ve bankanın taahhütlerini yerine getirememesi üzerine gerçekleşen riske bağlı olarak, sigortacı konumundaki TMSF tarafından mevduat sahiplerinin uğradığı zararın bir kısmı tazminat olarak karşılanmaktadır.
b) Sigorta Teminatının Kapsamı
Daha önce de ifade edildiği üzere, mevduat sigortası, bankalardaki bütün mevduatı güvence altına alan bir sistem değildir. Bankacılık Kanunu’nun 64. maddesine göre aşağıda sayılan tasarruf mevduatı ve katılım fonları sigortaya tâbi değildir:
a) İlgili kredi kuruluşunun hâkim ortakları ile bunların ana, baba, eş ve velâyet altındaki çocuklarına ait mevduat ve katılım fonu ile diğer hesaplar
b) İlgili kredi kuruluşunun yönetim veya müdürler kurulu başkan ve üyeleri, genel müdür ve yardımcıları ile bunların ana, baba, eş ve velâyet altındaki çocuklarına ait mevduat ve katılım fonu ile diğer hesaplar
c) Türk Ceza Kanununun 282 nci maddesindeki suçtan kaynaklanan malvarlığı değerleri kapsamına giren mevduat ve katılım fonu ile diğer hesaplar
d) Kurul tarafından belirlenen diğer mevduat, katılım fonu ve hesaplar
c) Teminat Altına Alınan Rizikolar
Mevduat sahibine, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonundan mevduat sigortası kapsamında ödeme yapılabilmesi için, riskin gerçekleşmesi gerekir. Mevduat sigortası ile güvence altına alınan tek risk vardır: Bankanın “bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul izninin kaldırılması”. Bankaya yönelik olarak BDDK tarafından alınan diğer tedbirlerden dolayı mevduat sahibinin Fondan herhangi bir talepte bulunması mümkün değildir. Örneğin, bankanın uyarılması, yönetim kurulunda değişiklik yapılması, malî yapısının düzeltilmesine ilişkin tedbirler alınması, ortaklık haklarının TMSF’ye devredilmesi gibi uygulamalardan dolayı mevduat sahibine Fondan herhangi bir ödeme yapılmaz. Aynı şekilde, banka ile mevduat sahibi arasındaki uyuşmazlıklardan dolayı ödeme yapılmaması hâlinde de, Fona başvurma olanağı yoktur. Dolayısıyla, mevduat
sigortası kapsamında ödeme yapılması, bankanın bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul izninin kaldırılması hâlinde söz konusu olacaktır.