Acentelik sözleşmeleri, süreli veya süresiz olarak düzenlenebilir. Yeni düzenlemeye göre, belirli süre için yapılan bir acentelik sözleşmesinin, süre dolduktan sonra uygulanmaya devam edilmesi hâlinde, sözleşme belirsiz süreli hâle gelir (TTK.m.121/2) . Belirsiz bir süre için yapılmış olan acentelik sözleşmesini, taraflardan her biri üç ay önceden ihbarda bulunmak şartıyla feshedebilir. Sözleşme belirli bir süre için yapılmış olsa bile haklı sebeplerden dolayı her zaman fesih olunabilir (TTK.m.121/1). Buna göre acentelik sözleşmesi
belirli bir sürenin bitmesiyle kendiliğinden sona ermemekte, fesih beyanında bulunulmamışsa sözleşme belirsiz süreli hale gelmektedir. Ancak haklı sebeplerin olması hâlinde, taraflardan biri haklı sebebi ileri sürerek acentelik sözleşmesini her zaman sona erdirebilir. Örneğin, acentenin normal işini görmesine engel teşkil edecek bir hastalık veya acente ya da sigorta şirketinin yükümlülüklerini yerine getirmemesi ve sözleşmeye aykırı hareket etmesi hâllerinde sözleşmenin haklı nedenle feshi mümkündür. Süresiz acentelik sözleşmelerinde sözleşmenin feshi için tarafların üç ay önceden fesih ihbarında bulunmaları gerekir. Ancak haklı sebeplerin bulunması hâlinde bu feshi ihbar süresine uyma zorunluluğu yoktur.
Haklı bir sebep olmadan veya üç aylık ihbar süresine uymaksızın sözleşmeyi fesheden taraf, başlanmış işlerin tamamlanmaması sebebiyle diğer tarafın uğradığı zararı tazmin etmek zorundadır (TTK.m.121/4)
Komisyon Hakkı: Sigorta acentesi, acentelik sözleşmesinin sona ermesi hâlinde, sigorta ettirenlerle yaptığı veya kısa bir süre içinde yapacağı işlerle ilgili sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği komisyona hak kazanır (SK.m.23/15). Bu noktada “kısa süre”nin kaç gün olacağı tartışma konusu olabilir. Kanaatimizce, bu süre en fazla bir ay olmalıdır. Maddedeki “kısa bir süre içinde yapacağı işler” ifadesinin ise teklifi alınan işler olarak anlaşılması gerekir. Hemen belirtelim ki, komisyon hakkını talep edebilmek için, acentenin sözleşmenin feshinde kusurlu olup olmadığına bakılmaz.
Portföy Tazminatı: Acentelik sözleşmesinin sona ermesi üzerine acenteye tanınan ikinci hak, “portföy tazminatadır (SK.m.23/16). Buna göre, “sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra sigorta şirketi sigorta acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde ediyor ve hakkaniyet gerektiriyorsa, sigorta acentesi, sigorta şirketinden tazminat talep edebilir. Ancak, sigorta acentesinin haklı bir nedene dayanmaksızın sözleşmeyi feshetmesi ya da kendi kusuruyla sözleşmenin feshine neden olması hâlinde tazminat hakkı düşer” (SK.m.23/16). Portföy tazminatı talep edebilmek için aşağıdaki şartların mevcut olması gerekir:
davalı (k. davacı) yararına kazanç kaybı belirlenmesi hatalı olmuş ve kararın açıklanan nedenle davacı (k. davalı) yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir”Y. 11. HD. 19.12.2006, E. 2005/9943, K. 2006/13555.
1 “Dava konusu sigorta poliçelerinin davacı acentenin taraflar arasındaki sözleşmenin yürürlükte olduğu dönemde düzenlendiği ve sigorta poliçesinde belirtilen prim üzerinden komisyon alacağına hak
a) Sigorta şirketinin acente portföyü sayesinde önemli menfaatler elde etmesi
b) Hakkaniyet kuralları gereğince tazminat ödenmesini gerekmesi
c) Sözleşmenin feshinde acentenin kusurlu olmaması[1]veya acentenin haklı bir neden olmadan sözleşmeyi feshetmiş olması
Bu noktada hemen belirtelim ki, uygulamada acentelik sözleşmelerine konulan bir hükümle, sözleşmenin feshi hâlinde acentenin portföy hakkı ve diğer bir ad altında sigorta şirketinden tazminat talebinde bulunamayacağı öngörülmektedir. Ancak 6098 sayılı BK.m.ll5/III hükmü gereğince bu tür sözleşme hükümlerinin batıl sayılması gerekir[2]. Zira sigortacılık faaliyetinde bulunacak şirketler, Bakanlığın izniyle ve alınacak ruhsatla faaliyete geçmekte olup, sözleşmenin kuruluş aşamasında taraflar arasında acente aleyhine sosyo-ekonomik bir dengesizlik mevcuttur. Ayrıca, acentenin tazminat hakkı Sigortacılık Kanunu’nda emredici bir hükümle tanınmış olduğundan, acentelik sözleşmesindeki sorumsuzluk kayıtlan geçersiz olmaktadır. Son olarak bu husus 6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu’nda açık bir şekilde belirtilmek suretiyle acentelerin bu haklarından önceden feragat edemeyecekleri hükme bağlanmıştır (TTK.m. 122/4),
b) Broker
Sigorta veya reasürans sözleşmesi yaptırmak isteyenleri temsil ederek, bu sözleşmelerin yaptırılacağı şirketlerin seçiminde tamamen tarafsız ve bağımsız davranarak ve teminat almak isteyen kişilerin hak ve menfaatlerini gözeterek sözleşmelerin akdinden önceki hazırlık çalışmalarını yürütmeyi ve gerektiğinde sözleşmelerin uygulanmasında veya tazminatın tahsilinde yardımcı olmayı meslek edinen kişiye sigorta brokeri denir (SK.m.2). Broker, sigorta ettireni temilen hareket eder ve sunduğu hizmet karşılığında komisyon almaya hak kazanır
Brokerlik, Müsteşarlıktan alman brokerlik ruhsatı ile yapılır45. Müsteşarlık, ruhsat ile ilgili işlemlerin incelemeye ve onaya hazır hale getirilmesi hususunda ilgili sivil toplum ve meslek kuruluşlarına görev verebilir. Brokerlerin görev ve yetkilerine ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.
SK.m.21 uyarınca, sigorta şirketlerinin, sigorta acentelerinin ve sigorta eksperlerinin ortaklan, yönetim ve denetiminde bulunan kişiler ve bunlar adına imza atmaya yetkili olanlar ile meslekî faaliyette bulunan şirket çalışanlan; brokerlik yapamaz, tüzel kişi brokerin yönetim ve denetim kurullarında görev alamaz, imzaya yetkili olarak çalışamaz, bunlara ortak olamaz ve bunlardan ücret karşılığı herhangi bir iş kabul edemez. Bu sınırlandırmalar söz konusu kimselerin eş ve velayeti altındaki çocukları için de geçerlidir. Sigorta brokerliği yapması yasaklananlar, brokerlik ile ilgili faaliyetlerde çalıştırılamaz ve her ne şekilde olursa olsun bu kişilerle brokerlik mesleğinin icrası için işbirliği yapılamaz. Sigorta brokerleri ve bunların yanlarında çalışanlar, işleri dolayısıyla öğrendikleri bilgi ve sırlan ilgililerin izni olmaksızın açıklayamaz.
“TTK’rıunda sözleşmenin feshine kusurlu davranışlarıyla neden olan acentenin tazminat adı altında komisyon alacağını tahsil edebileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir. Bu hak ancak fesihte kusuru bulunmayan acente veya haleflerine tanınmıştır. Borçlar Kanunu’nun sözleşmenin feshi ile ilgili 108/2nci maddesinde de sözleşmenin feshinde kusurlu olan tarafın akdin hükümsüzlüğünden dolayı tazminat isteyemeyeceği sonucu ortaya çıkmaktadır. Yanlar arasında akdi ilişkiyi düzenleyen Acentelik Sözleşmesi ‘nde ise davacı acenteye bu yönde hak tanıyan bir hüküm yer almayıp, aksine 16/B. maddesi hükmüne göre sigortacı tarafından haklı fesih hâlinde acentenin hiçbir tazminat hakkına sahip olamayacağı hükmüne de yer verilmiştir. Dava dosyası kapsamı ile bilirkişi kurulu raporu mahkeme kabulüne göre, fesih işleminde davalı sigorta şirketinin haklı olduğu belirlenmiştir. Davacı acente ise bu kabul şeklini gerekçe yönünden temyiz de etmiş değildir. O halde yukarıdaki tüm açıklamalar karşısında akdin feshinde kusurlu olduğu kabul edilen davacı acentenin ne TTK ve BK’na ne de sözleşme hükümlerine göre komisyon alacağı adı altında bir tazminat talep edemeyeceğinin kabulü gerekmektedir