27 Nisan 2024, Cumartesi
Yeni Yazılar

Sigorta Tazminatının Ödenmiş Olması

Halefiyet hakkı, sigorta şirketinin zarar görene ödediği tazminata bağlı olarak sigortacıya tanınan bir haktır. Bu hakkın doğabilmesi için de, sigortacının poliçe kapsamındaki zararı sigortalısına ödemiş olması gerekir. Dolayısıyla, sigorta şirketi, henüz ödeme yapmadan halefiyet hakkını kazanmaz7

Buna karşılık, sigortacı zararı kısmen tazmin etmişse, sigortalı kalan kısımdan dolayı sorumlulara karşı sahip olduğu başvurma hakkını korur (TTK.m. 1472/2).

c) Halefiyet Hakkının Sınırları

Sigortacının halefiyet hakkı, ödediği tazminat ölçüsünde ve gerçek zarar miktarını aşmamak kaydıyla geçerlilik taşır. Sigorta şirketi, sözleşmede öngörülen muafiyetler çerçevesinde sigortalısına zarar miktarının bir kısmını ödemişse, ödediği tutarın dışında zarar sorumlusuna rücu edemez. Ayrıca, sigortacının gerçek zararı aşan tazminat talepleri de haksız bulunmaktadır. Nitekim uygulamada, doğru olarak, sigortalının uğradığı gerçek zarar araştırılmakta ve saptanan bu zarara göre mahkemece hüküm kurulmaktadır. Gerçekten, birçok olayda, sigortalının üçüncü şahsa (fail, istihdam eden, araç sahibi) karşı olan dava hakkı yeni BK. 49 vd. maddelerindeki haksız fiile ilişkin hükümlere (veya KTK.nun 50. maddesi hükmüne) dayanmaktadır. Bu gibi hâllerde ise, 6098 sayılı BK. nun 50. maddesi hükmüne göre, mahkeme tarafından ancak gerçek zarara hükmedilebilecektir. O halde, sigortalı üçüncü şahıslara karşı ancak gerçek zararı talep ve dava edebilme hakkına sahip olduğuna göre, TTK.nun 1472/1. maddesi gereğince sigortacıya intikal eden de bu gerçek zararın giderilmesini dava edebilme hakkıdır. Sigortacı, sigortalısına daha fazla tazminat ödemiş olsa bile, kendisine ancak sigortalının uğradığı gerçek zarar karşılığı tazminatı dava etme hakkı intikal eder TTK.m. 1429 uyarınca, sigortacı, aksine sözleşme yoksa, sigorta ettirenin, sigortalının, lehtarın ve bunların hukuken fiillerinden sorumlu bulundukları kişilerin ihmallerinden kaynaklanan zararları tazmin ile yükümlüdür. Sigorta ettiren, sigortalı ve tazminat ödenmesini sağlamak amacıyla bunların hukuken fiillerinden sorumlu oldukları kişiler, rizikonun gerçekleşmesine kasten sebep oldukları takdirde, sigortacı tazminat borcundan kurtulur ve aldığı primleri geri vermez. Buna karşılık söz konusu kişilerin ihmalleri sonucunda verdikleri zarardan dolayı sigortacı sorumlu olduğu gibi, ödediği tazminattan dolayı bu kişilere rücu hakkına da sahip değildiryapması gerektiğini, sigortacının yaptığı fazla ödemeden müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, tahsil anında daha düşük olan kurun Merkez Bankası’ndan sorularak yeniden hesaplama yapılması gerektiğini bildirmiştir. İlke olarak doğru olan bu itiraz çerçevesinde ek rapor alınması gerekirken, itiraz üzerinde durulmaması ve olay tarihindeki gerçek zararın karşılığının halefiyetin doğduğu ödeme tarihindeki kur üzerinden belirlenmemesi suretiyle eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi ilke bakımından doğru olmamıştır

Mukavelede aksine hüküm olmadıkça sigortacı, sigorta ettiren veya sigortadan faydalanan kimsenin yahut fiillerinden hukuken mesul bulundukları kimselerin kusurlarından doğan hasarları tazmin ile mükelleftir. Fakat hiçbir halde sigortacı sigorta ettiren veya sigortadan faydalanan kimsenin kasdından veya aksi mukavelede yazılı değilse sigorta edilen malın ayıbından doğan hasarları tazmine mecbur olmaz.> hükmünü taşımaktadır. Somut olay bakımından değerlendirildiğinde; bu hüküm, sigorta ettiren veya sigortadan faydalanan kimsenin kastından kaynaklanmamış olması şartıyla; sigorta ettirenin veya sigortadan faydalananın veya eylemlerinden bu ikisinin hukuken sorumlu olduğu kişilerin kusurlarından doğan hasarların da sigortacı tarafından tazmin edileceğini öngörmekte; ancak, tarafların bunun tersini öngören sözleşme yapabileceklerini belirtmektedir. Dava dışı sigortalı ile davacı sigortacı şirket arasındaki sözleşmede, tersine bir hüküm bulunmadığı çekişmesizdir. Öte yandan, <Kara Taşıtları Kasko Sigortası Genel Şartları>nın <Teminat Dışında Kalan Zararlar> başlıklı A.5-6. maddesi de, sadece, sigortalı veya fiillerinden sorumlu bulunduğu kimseler veya birlikte yaşadığı kişiler tarafından taşıta kasten verilen zararlar ile sigortalının fiillerinden sorumlu olduğu kimseler veya birlikte yaşadığı kişiler tarafından sigortalı taşıtın kaçırılması veya çalınması nedeniyle meydana gelen zararları teminat dışında tutmuş; teminat dışında kalma olgusunu bu hâllerle sınırlamıştır. Yukarıda açıklanan oluşa göre; dava dışı sigortalının geçici bir süreyle kullanıp iade etmek üzere davalılardan Y.Ö.’ye verdiği, onun da, muhafaza etmesi için davalı A. Y. ‘ye teslim ettiği aracın, ölen A.R tarafından çalınması ve kazaya uğrayarak ağır hasar görmesiyle sonuçlanan süreçte, dava dışı sigortalının eylemlerinden sorumlu olduğu davalıların Türk Ticaret Kanunu’nun 1278. maddesi anlamında kasdi davranışlarından söz edilmesine hukuken olanak yoktur ve esasen böyle bir iddia davacı tarafından dahi ileri sürülmemiştir.

 

Sigortalıya ödemede bulunan sigortacı, ödeme tarihinden itibaren faiz talebine de hak kazanır46. Dolayısıyla, zarar sorumlusunun faiz ödeme yükümlülüğü, rücu davası bakımından olay tarihinden değil, sigorta şirketinin sigortalısına ödeme yaptığı tarihten itibaren başlar. Buna göre, zarar sorumlusu, sigorta şirketine karşı gerçek zararın dışında faiz ödemekle de yükümlüdür47. Buna karşılık, zarar sorumlusunun sigortacısına karşı açılan rücu davasında faiz talebine hak kazanabilmek için, usulüne uygun şekilde ihtarname çekilmiş olması gerekir; aksi halde, zarar sorumlusunun sigortacısı, dava tarihinde temerrüde düşmüş olacağından faiz de sigortacı açısından dava tarihinden itibaren “Dava, kasko sigortası sözleşmesine dayalı, rücuen tazminat istemine ilişkindir.

Cevapla